29 Kasım 2007 Perşembe

MUT LU LUK

:(((((
Az evvel yanlışlıkla yazımı sildim.Aynı duyguları tekrar yazamayacağım için şu anda keşke yazılarımı yedekleseydim diye dövünmekteyim...

23 Kasım 2007 Cuma

Çerkez Anne

Ben çalışan bir annenin çocuğuyum.O nedenlede annemle değil anannemle büyüdüm.Benim anannem bir çerkez kızıymış.Kafkasyadan kalkmışlar göç etmişler.Gelip İskilip'e yerleşmişler.Anannem geldiğinde pek küçükmüş.Bir gün çeşme başında efendinin Hilmi(kendisi dedem olur)görüp beğenmiş onu.Ben alırım bu çerkez kızını demiş ve almışta.Hiç kimse aralarındaki yaşa bakmamış.16 sındaymış anannem dedemse 30.Evlendiğinde kendinden büyük çocukları olmuş anannemin, dedemin vefat eden eşinden kalan.Onlarla beraber büyümüş.Hatta onlardan öğrenmiş Türkçe konuşmayı,yemek yapmayı,işi gücü.Sonra üç çocukta kendisinin olmuş.Annem en küçükleri toplamda 4 kız 2 erkek olmuşlar.Baba bir ya hiç üveylik olmamış aralarında.Hatta büyükler ikinci bir anne baba olmuşlar küçüklere.Anannem çok sert bir anneymiş.Dedemse tam bir arkadaş baba.Annem (allah rahmet eylesin) dedemi anlatırken hala gözleri dolar.Benim arkadaşımdı der.
Dedim ya anannemle büyüdüm ben.Çok yakın otururlardı bize sabah gelir akşam giderdi.Sabahları gelişini dört gözle bekleyen ben acımasızca kovalardım akşamları annem gelince.Bir kere bile uff demezdi.Kızmazdı.Kendi çocuklarına kızdıklarının binde biri kadar bile kızmamıştı bana.Sadece sevdi,oynadı,öğretti,baktı,büyüttü.Kocamandı anannem benim gözümde.Güçlüydü,becerikliydi,.Yıllar geçti.Bizler büyüdük onlar küçüldü:).
Şimdi düşünüyorum da bazen o dağ gibi her işi gücü kendi kendine halleden kadın şimdi ne zor hallerde.Zor kalkıyor zor yürüyor ,birçok şeyi başka birinin yardımı olmadan yapamıyor.İnsan ilerde ne olacağını nasıl yaşlanacağını bilemiyor.İşin kötüsü yaşlılığın çaresi de yok insanın elinden bişey gelmiyor.Yıllar insanı yıpratıyor yoruyor.Hele zor şeyler yaşanmışsa dahada yoruyor.Biz sizin gibi olamayız ama siz bizim gibi olacaksınız der anannem hep.Haklıda ömrümüz yeterse o yıllarıda göreceğiz.Herşeyin hayırlısını dilemekten başka bişey gelmiyor insanın elinden.Ve geçen zamanın kıymetini bilmekten

22 Kasım 2007 Perşembe

Kısa Kısa

Kızın doğum günü güzel geçti.Bebeler ortalarda dolaşırken bizde o kargaşada fırsat buldukça sohbet ettik.

Annem biraz hasta başım dönüyor diyor sık sık.Bakalım haftaya doktor ayarladım oraya gidecek

Babamın kontrolü geldi.Saolsun kola yasağı dışında diğer tüm yasakları deldiği için bacağı yine ağrıyor.Bakalım damarlar ne halde göriciiizzz

Doğa aşısını oldu.Bu arada bizide bayaa korkuttu.Neyse uzun yazmayacağım zaten iki günde ömrümden ömür gitti.

Kocacım,kedicim facebook tan bulduğu ilkokul arkadaşlarıyla buluştu sonunda.Ya banane bende isterimmm

Ben yeni yerime alıştım artık.Hatta kızlar ziyaretime bile geldiler.Eeee artık iadeyi ziyaret sırası bana düşer.(Bebekçiye gidelimmi a dostlar ;)) )

Facebook kötü bişiy değilmiş;).Öldüğünü zannedip günlerce ağladığım arkadaşımı facebook ta görünce bi sevindim bi sevindim.

Bu aralar duygu fırtınası geçiriyorum.Bir kızgınım bir kırgın,bir mutluyum,bir üzgün(allah kedime sabır versin)

Kocamın,kedimin büyük teyzesi vefat etti.Haftasonu Uçhisardaydık.Daha önce hiç gitmemiştim.Hatta hafta içi bir haftasonu gitsek diye konuşmuştuk kediyle .Keşke daha güzel bir sebeple gitseydik.

14 Kasım 2007 Çarşamba

Etek Senin Neyine???

Hafta sonu kışlıkları çıkardım.Dodıkle biraz zor oldu doğrusu ama yinede 3 saatin sonunda başardım.Dün sabahta ne giysem diye düşünürken aldığım zamandan bu yana 3-4 kez giydiğim bir jile gözüme takıldı.Dur dedim şunu giyineyim.Zaten servisle gidip geliyorum.İş yeri desen müsait.Dolap bekleyene kadar giyineyim değişiklik olur.Bir heves giyindim.Giyindimde 2 kat ince çorap ve bir soket çorap ile beraber:).Malum hava soğuk donmayalım dimi:).
İyi, güzel, sokağa çıktım hiç üşümüyorum.Ama etek işte sonuçta yürürken yukarı çıkıyor,pantolonla yürümeye hareket etmeye alışmış biri olarak merdiven inip çıkarken bir sıkıntı bende.Neyse öyle böyle geldim işe.Dakkika bir gol bir derler ya o hesap.Masaya oturdum sandalyemi çektim veeee carrrtt.Masanın altındaki çiviyle tanıştım.Hayret 4 aydır falan bu masaya oturuyorum ama daha önce hiç tanışmamıştık.Hay allah ne yapsam ki burdada çorap bulabilirmiyim falan derken koridorda karşılaştığım herkes (sanki benim haberim yok)inatla kaçığımı gösteriyor.Ayol çıldıracağım.O kadarda görünmüyor oysaki ayaktayken.Neyse can havli hemen çıplak ayaklı kontesi aradım "ayol burda çorapçı varmı ne halt edeceğim ben" derken.Bir baktım bizim kız daha yeni uyanıyor .Huuu komşu uyan artık mesai başladı dedim onuda paniklettim.Neyse bizim çorap bari onun işine yaradı da uyandırıp yollara döktü.Saolsun kızcağız yarım saat sonra elinde bir ince çorapla çıkageldi(gelirken almış).Saol canım dedim vee bir de baktım ten rengi.Hımm güzel nankörlük etmeyeyim dedim giydim hemencik .Bu seferde ilk karşılaşmamızda benim garfield "yahu sabah senin bu eteğin boyu daha uzundu" demezmi.Oda haklı koyu renkle o kadar dikkat çekmiyor tabi boyu.Neyse efenim uzatmayayım.Akşama dek yerimden kalkmazsam(!) servisle eve dönüyorum bir problem yok.Tabiii servisle eve dönüyorum da servise yetişmek için erken çıkmak gerekiyor.Sınav uzayınca biraz geç kaldık tabi.Ve ben servise kadar koşmak zorunda kaldım.Koşarken de küpeler bir yandan şıngırdar, etek bacağıma dolanır.Rezalet yani.Sonunda attım kendimi eve .Eve vardığımda o çorapta kaçmıştı:).Ve ben bir kez daha aslında pantolon giyinmenin ne derece rahat ve güzel bişey olduğuna kanaat getirip özenle astım jilemi yerine. Sonrada sevgi dolu bir bakış fırlattım benim pantolonlara "canlarım benim " dedim."varmı sizin gibisi"

11 Kasım 2007 Pazar

Tatlı Kuğular 2


Bunlar benim tarifini marifetli melek'in blogundan aldığım tatlı kuğular.Aslında resimlerini çekip koymak gibi bir düşüncem yoktu çünkü tarifin asıl sahibi ben değilim ama saolsun marifetli melek bloğa koyarsın artık diyince bir heves kalan 3 kuğuyu kediciğim yemeden resimleyip koydum.Tarif için tekrar teşekkürler.Gerçekten çok da lezzetli herkes bayıldı.Deneyin derim:))

Not:Link için teşekkürler Öykücü ;)

8 Kasım 2007 Perşembe

Facebook,Annem, Babam,Akrabalar ,Tüm ahaliiii


Abaküsle hesap yapmaya alışık bir neslin evladlarından olan ben bilgisayarla, lise son üniversite 1. sınıf gibi tanıştığımdan hala açar, kapatır, yazar, çizer ama daha fazlasını asla yapamam.Şu blog olayını çözene kadar bile göbeğim çatladı(hatta hala çözemediğim şeyler var mesela link atamıyorum bilen varsa söylesin lütfen).Şimdiiii
işte ben bu durumdayken bide facebook çıktı tüm devreler alt üst oldu.Valla birsürü facebook yazısı okumuştum bloglarda ve yazmaya da niyetim yoktu.Taki geçen geceye kadar.Dün gece Doğa yı uyutup hep beraber ailecek sessizliğe erdikten sonra ben anneme marifetli meleğin(ki buraya bir link atabilmiş olmayı pek isterdim yapamıyorum iştee) tatlı kuğularını göstermek istedim.Sonrada açmışken haydi Facebook a girelim bakalım bak benim sınıf arkadaşları tanıdıkları gör dedim ve hikaye başladı
Annem:Şimdiii burdan herkesi görebiliyomusun.
Ben:Yani kaydolduysa evet bir şekilde ulaşabiliyosun
Annem: Ya senin bir arkadaşın vardı adı neydi Pınar dı galiba onu bul bakiyim pek severdim annesini sorarız,bide annesi şeker hastası olan bir kız cağız vardı hadi bul bakalım
Ben:haydaaa.Nasıl bulayım anne kızların soyadını hatırlamıyorum ki.
Annem:Ayol ne biçim arkadaşsın sen insan soyadını hatırlamazmı arkadaşının
Ben:(mevzuu dağılsın istiyorum ya şöyle bir laf ettim)Anne gel bakalım belkı senin memleketinde bir grubu vardır.
Buldukta Annemin memleketin grubunu bulduk hatta soyisimlerinden insanlara mail atıp (ki bu insancıklar daha 20-30 yaş arası) Ş.enişteyi,G.ların F.yı,ÇD.sakagında oturup oturmadıklarını sorduk ve hep olumsuz yanıt aldık (hiç şaşırmadım)

Eee bu duruma babam da pek kayıtsız kalamadı ve oda yanaştı yanımıza
Babam:Bak bakalım bizim ilçede varmı? Gerçi annenlerin küçücük köy varsa garanti bizim ilçede vardır:))
Annem:Aman sizin ilçedekiler ne bilsin interneti, yoktur o, bosuna umut etme canım:))
Babam:Bak kızım bak durma öyle
(Haydaaa durup duruken yine memleket kavgası amaaaan nerden girdik ki internete.)
Neyse babam internette annem kadar aktif ve meraklı çıkmadı bir iki resme bakıp tanıdık soyadları konusunda konuşmak dışında kimseye sülalesini sokağını falan sormadık.Ama böylece annem ve babam da Facebook la tanışmış oldu.
Sonra annem tekrar dizi dünyasına babamsa maç dünyasına geçiş yaptı:)

(Resim şu int sitesinden alınmıştır:http://w3.balikesir.edu.tr/~osinan/komik.gif)

5 Kasım 2007 Pazartesi

Prenses Kurbağa Prensi Önce mi Öpsün Sonra mı??



Bu sabah çay keyfimizin konusu birazda yaşananlar nedeniyle hızlı yaşanıp hızlı biten ilişkilerdi.Etrafımda birsürü genç var bazen şöyle durup bir bakıyorum ve görüyorum ki çok hızlı yaşıyorlar.Herşeyi...
Bir gün aşık olup mutluluktan havalara uçuyorlar ertesi gün çok kesin bir kararla gelip bitti ayrıldık diye kısaca özetleyiveriyorlar yaşadıkları şeyi.Ve mutsuzlar, şaşkınlar, umutsuzlar,ama aniden mutlu istekli,heyecanlıda olabiliyorlar.Aynı hormonla büyüyen sebzeler gibi hızlı ama tatsız demiştim sabah.Öğlenden sonra odamın telefonu cep telefonum sürekli çaldı durdu.Çıplak ayaklı kontes sabah konuştuklarımızla ilgili bir yazı var bir ara uğra dedi.İlk arada uğradım
"Atlas dergisi Kasım sayısı Atlasname"
Valla yazarını aradık taradık internetten araştırdık bulamadık bulsak tebrik mektubu yazacaktık.Nasılda güzel yazmış kurbağa prens hikayesini.Çok detay yazmayacağım kısaca bahsedeceğim ama siz lütfen okuyun.Diyor ki yazar aslında prenses kurbağa prensi kurbağa iken öpmedi.Tanıdı, anladı, sevdi ve öptü. Biz hikayeyi zaman uyarladık önceden öptürdük.Ben orjınalini beğendim doğrusu hikayenin ve Atlas yazarını da tebrik ettim.Bence de sonra öpmeli ya sizce

2 Kasım 2007 Cuma

Yağmur,Karanlık,Korku,Mutluluk


Yaşasınn,
yağmur yağmaya başladı.Her ne kadar şehre yağmasada bu dağ başında çamların kokusu, çimenlerin kokusu, ıslanan toprak kokusuyla karşılaşmak iş çıkışı inanılmaz mutlu ediyor beni.Birde şu hava kararmasa süpper olacak gibi geliyor hep.Hava karanlıkken sokakta olmak hep rahatsız etmiştir beni.Sanki eve geç kalmışım sanki koşmalıymışım sanki her an bişey olacakmış korkusu,tedirginliği ile yürürüm hep sokaklarda o yüzdende yalnız olmayı hiç sevmem.Sokakta herhangi biri olsun, mümkünse önümden yürüsün.Arkamdan yürürse oda paranoya yaratır bende. Yok aslında paranoyak değilim ama biraz tavşan yürekliyim de ondan galiba.Ya da gazetelerde ki haberlere çok takılıyorum.Oldum olası böyle şeylerden pek ürkerim.Gerçi artık büyük şehirlerde ürkmeden yürüyenleri de tebrik ederim.Amaaaaan neyse işte yağmur yağıyor mutluyum.Yağmuru seviyorum ıslanmayı,ıslak toprak kokusu duymayı ,yağmurda camdan dışarı bakmayı,mümkünse kahve içmeyi ve şarkı söylemeyi seviyorum.
"Yağmur yağıyooo şakır şakır şakır,
Yarabi şükür şükür,
Yarabi şükür şüküüürrrrr..."

1 Kasım 2007 Perşembe

Kimim Ben???

Ben yetmişli yılların sonunu yakalayan,seksenlerin tam ortasına düşen,Heidi,Clemantine,Adile Naşit,Yakari,Çocuklarla Başbaşa ile büyüyen hala zaman zaman aklına TRT nin açılış müziği gelip bununla iş güç yapan,ailenin tek çocuğu olmanın hem tadını hem zahmetini çeken ,bazen evin prensesi bazen evdeki her şeyin sorumlusu olan, eve takdir /teşekkür getirmeye alıştırdığı için karnesi sadece yalın halde geldiğinde ilgi gören,herkesi kendi gibi zannettiği için çooook ama çok kazık yemiş ve gözü biraz geç açılmış boğa burcu,evli,eşine ve kızına aşık,az olsun öz olsun anlayışını benimseyen,zor kızan ama kızınca yerinde duramayan,yemeyi seven,hatta yemek için yaşayan,dışardan soğuk göründüğü söylenen(ki bu hoşuma gidiyor koruyucu kalkanım)ama içinde pek muziplikler ve yakınlıklar barındıran biriyim. Böyleyim işte tamda böyle