31 Mayıs 2010 Pazartesi

"Shrek4- Sonsuza Dek Mutlu"

Yaşadığınız hayatın rutinleri arasında sıkılmışsanız ve
kimsenin sorumluluğunu üstünüzde hissetmediğiniz o özgür,rahat günlerinizi özlüyor,arıyor ve istiyorsanız

Shrek'i seyredin.
Ve görün aslında hayatın karmaşası arasında bazen uf dediğiniz anda bile aslında mutlu olmak gerektiğini.
Shrek-4 Sonsuza Dek Mutlu :)
İlk günü kuzuyla beraber izledik.İlk üç boyutlu filmimiz oldu bizim.
konusu:
Shrek eşi Fiona,3tatlı minik dev yavrusu eşek ve ailesi,kedi ve dostlarıyla her günü birbirinin aynısı olan mutlu huzurlu hayatına devam etmektedir.
Ancak onun için ters giden ve onu mutsuz eden bir şeyler vardır.
Artık kimse eskisi gibi ondan korkmamaktadır ve o eski yalnız günlerindeki gibi canının istediği herşeyi istediği zaman yapamamaktadır.
Artık kendisi bir dev gibi hissetmeyen Shrek Fiona ile bir kavga eder ve zamanın kötü büyücüsü Rumpelstilzchen ile bir anlaşma yapar.Anlaşmaya göre Shrek bir günlüğüne eskisi gibi herkesi korkutan özgür bir dev olacak bunun karşılığında da ömründen bir günü büyücüye verecektir.
Anlaşma süresi başlar ve Shrek kendini bir başka evrende hiç doğmamış olarak bulur.Bu evrende büyücü uzaklardaki ülkenin kralı olmuş,devler cadılar tarafından yakalanır olmuş ve Shrek hiç olmadığı için Fiona eşek ve kediyle hiç tanışmamıştır.
Acaba Shrek bir gün sürecek ömrü boyunca Fiona'yı kendisinin gerçek aşkı olduğuna inandırıp dostları ve ailesiyle beraber eski haytına dönebilecekmidir.
Film bence herne kadar çocuklar için(??) olsada bence büyüklere verdiği mesajlar içinde gerçekten seyredilmeye değerdi.
Bence en önemli 2 sahnesi
*Shrek'in eski mutlu günleriyle ilgili özlemle dolu konuşma yaparken eşşeğin "madem o kadar mutluydun neden kaybetmek için böyle bir anlaşma yaptın" diye sorduğu sahne
*Sonunda Fionaya dönüp "şimdiye dek hep ben seni kurtardım sanıyordum oysaki sen beni kurtarmışsın" dediği sahneydi.
Kısacası ben Shrek'i yine yeni yeniden çok sevdim :)

21 Mayıs 2010 Cuma

32

32yaşımı bitireli nerdeyse bir hafta olacak :)
Doğum günüm geçirdiğim en plansız gündü.Ama çok güzeldi.
Misafirlerimiz vardı.Ve doğumgünüm olduğundan haberleri bile yoktu.Duyunca Kedibeye çok kızdılar :) Ben pek sevmiyorum böyle haber vermeyi falan.Ne güzel geldiler bizimle oldular yetti valla.
Ama öğleden sonra haber verdikleri için 3 saatte tüm sofrayı yetiştirmek zorunda kaldım ki sanırım malum yarışmaya katılabilirim aynı menüyle :)

Pazar günü Dodik hanımın genel bale provası vardı.Haziranda sahne alacaklar :) Çıkışta annemlere gittik ki beyler maç seyretsin.Ve bir klasik yaşandı.Kedibey maçı seyretti ve Fen-er...bah-çe yenildi .Aslen bende aynı takımı tutmama rağmen Bur..sa -spo-run kazanmasına gerçektende çok sevindim.Yani bu ülkede 2-3 takımdan başka şampiyon olacak bir takım yokmu a her sene bu önyargıyla yola çıkılıyor.
Ama anlayamadığım tek şey Fe.bahçenin şampiyon olamaması nedeniyle sevinen diğer takım taraftarları oldu.Enteresan gerçekten .Bu derece fanatikliği saçma ve yersiz buluyorum.Sizinle alakası bile olmayan negatif bir olaya sevinmek çok ilginç geldi bana.Amaaan neyse işte.aslında madem sevinmek istiyorlar sevinsinler dimi.Madem kendileriyle ilgili sevinecek bir şey yok :P

Şaka şaka ...Kızmayın hemen fanatik günlerim eskide kaldı,jübile yaptım ben.

Flash forward izliyorum bu aralar 20. bölümü bitirdim ya dur bakalım ne olacak.Diziyi izliyorsanız bilirsiniz bir gün bir anda tüm dünyada 2 dakika 17saniye(idi sanırım) süren bir bilinç kaybı yaşanıyor ve tüm insanlar aynı anda o günden 6 ay sonrasını görüyorlar.Kimileri hiç birşey görmüyor ki bu o günden evvel ölecekleri anlamına geliyor.Şimdiki bölümlerde kaderin değişip değişmeyeceğini sorguluyorlar.Bazı şeyler (mesela olacaklarını bildikleri kazalar ya da cinayetler )ertelense bile evrenin bir şekilde bu olayları aynı sona bağlayacağını savunanlar ve tam tersini umud edenler arasında geçiyor şimdi olaylar.Aslında ben de biraz kaderciyim sanırım.Yani bir şey yaşanacaksa yaşanacaktır diye düşünmekteyim.Bakalım dizinin sonunda ne düşüneceğim :)

Bit Palası bitirdim nihayet.Hakikaten çok keyifli bir kitapdı.Şimdilerde sevgili Ebrunun tavsiyesiyle aldığım ve onun bir gecede bitirmesini şaşkınlıkla dinlediğim "Zaman Yolcusunun Karısı'nı" okuyorum.Aslında şimdi yazarken farkettimde kitapdada sürekli zamanlar arasında yolculuk eden bir adam var :)
Sanırım bu ara kısmetim hep bu yönde :)

Ne çok yazdım oysa ki uzun süre bakakalmıştım sayfaya.

Bir de havalar inanılmaz soğudu burda.Ben yavaştan hastalanıyorum sanırım.Başıma bir tülbenti sarıp kamikazeler gibi gezesim var.

Sevgiler

4 Mayıs 2010 Salı

Bu Hayat Senle Güzel


Malum ya bu hafta sonu anneler günü.
Televizyonda hep anneler günü reklamları,dükkanlarda hep anneler günü indirimleri.Hepimizde bir anneler günü telaşı.Yine bu sene birşeyler alacağız annelerimize &kayınvalidelerimize&babanne &anannelerimize ya da bugün hatırlanmayı hakeden bizim için önemli kişilere.Bu artık sanırım gerek televizyon,radyo gerekse toplumun zorlamasıyla bilinçaltımıza kazınmış bir zorunluluk olacak(elbette hediyelerin en güzellerini hakediyorlar o değil demek istediğim.Yani ne olur ihtiyacı olan ya da içimizden geldiği için aldığımız birşeyi herhangi bir günde versek olmaz mı yani illa Mayısın 2.haftasonumu olmalı bu hediyeleşme işi)


Eskiden beri önceleri kendi annemden ,sonraları M.annemden duyduğum ve gerçektende Doğa'ya kavuşana dek , doluluğunu idrak edemediğim " bizim için en güzel hediye sizsiniz" laflarının Doğa'dan sonra aslında hiç de içinin boş olmadığını anlamış bulunmaktayım.

Bugünlerde Doğa ile sık sık coşuyoruz şu reklam filmi sayesinde.Çılgınlar gibi dans edip reklamın sonuna doğru da yığılıp kalıyoruz kucak kucağa. Ve ben başı dönmüş,yorulmuş,coşmuş halde boynuma sarılıp "seni ne kadar çok seviyorum tahmin bile edemezsin" dediğinde gerçektende en güzel hediyeyi almış bulunuyorum.
Ve biliyorum ki, bu sözleri duymaktan başka büyük hediye yok dünyada.
Sonuç olarak bu senede hediye işi mutlaka halledilecek.Ama şu gerçek unutulmayacak.Gerçekten de annen için en güzel hediye sensin.

Not:Şimdiden tüm annelerin anneler günü kutlu olsun.Sevgilerimle