15 Temmuz 2010 Perşembe

Çatlak

Allahım bir evi badana ettirmekten daha zoru içi dolu bir evi badana ettirmek olabilir doğrudur......
Ama sanırım en zoru duvarlarında binlerce çatlak olan içi dolu bir evi badana ettirmek olmalı.
Cuma sabahtan bu yana badana ,boya,astar,dolgu,zımpara,usta,temizlik,yemek,paspas koşturmacası ile geçen günlerimiz cumartesi sabahı tatile gidecek olmamızın verdiği heyecanla bambaşka bir renk!! kazandı.
Telaş azmış gibi şimdide valiz hazırlama, kolluk,gözlük,yağ,mayo,havlu.................koşturmacası araya girdi.
Tatil şu an her ne kadar yakın olsa da sanki binlerce ışık yılı ötede gibi görünüyor gözüme....
Bir başlasaydı..

6 Temmuz 2010 Salı

Evler.....ve Sahipleri.......


Uzun arayışlardan sonra buldum anahtarı çantamdan.Her zamanki gibi ilk bakıp göremediğim gözden çıktı.Söylene söylene açtım kapıyı.Biraz zorladı beni doğrusu.Uzun süre kapalı kalmak ona da yaramamıştı galiba.

Son kez çevirip itekleyince geriye doğru ardına dek açıldı gıcırdayarak,oysa hiç gıcırdamazdı eskiden ve hiç zorlamaz....

Kapıdan bakakaldım bir süre içeriye.Perdeler kapalıydı.Kalın, renkli çiçekli perdenin ardından içeriye sızan güneş sanki bugünden almış ,sepya çekilmiş bir fotoğrafın ortasına koymuştu beni.

Bazen filmlerde bir anda görüntünün rengi değişir ,aynı yer farklı zaman olur ya, birden işte öyle buldum kendimi ........Yıllar evvelinde.

Az önce içeriyi sarı ışıkla boyayan perdeler açık ,küçük balkon kapısı aralı dışarda oturan iki kişi.

Yanlarına geçtim yavaşca.Tren yolunun hemen arkasında kalan mezarlığa karşı oturmuş öylece sohbet ediyorlardı.Oysa o balkon bende hep tedirginlik yaratırdı..Oturduğun yerden bir mezarlığa bakmak ne kadar rahat olabilirdi ki. Oysa onlar için hayatın bir parçasıydı ,başka alternatifi yoktu...

Oysa onlar, yani bu eve ses verenler, bu eve anlam katanlar ve bugün burda olmayanlar diz dize vermiş hayatın içinden şeylerden konuşuyorlardı.

Dönüp girdim içeri.Kimbilir kaç kez kayarak indiğim hopalaya zıplaya çıktığım merdivenlere doğru yürüdüm.Basamaklardan korkarak indim.Onları incitmekten korktum ilk kez, o kadar yalnız görünüyorlardı ki.

Orada, girişin yanındaki odada hayal ettim onu.Başında takkesi elinde Kuran'ı ,pamuk sakalları ile öylece o köşede otururdu.Az duyan kulakları yüzünden hep çok açardı radyonun sesini.

İtekleyip açtım odanın kapısını.Duvarda bizden yani tüm hayatı boyunca sevdiklerinden gelmiş kartlar,bir kenarda boynu bükük radyosu, her yerde toz kokusu.......

Alt kapıyı açmak üsttekinden kolay oldu.Bahçeye çıkmaya çalıştım büyümüş,her yeri sarmış otların arasından.Onların yokluğu en fazla onlara yaramıştı galiba.Önceden olmadıkları her yeri mekan tutmuşlardı kendilerine,özgürce....

Taşlar dökülmüş,otlar büyümüş,kiler yıkılmak üzereydi.

Bir zamanlar gözü gibi baktıkları evleri şimdi sessizce.....öylece durmuş bekliyordu.......

Biraz evvel babannemi ve amcamı gördüğümü sandığım balkon yine bakıyordu tren yolunun ardındaki mezarlığa.Bu sefer o bakıyordu sahiplerine.Öylece durarak ve hiç bıkmadan...

Anladım ki sahipleriydi evleri ev yuva yapan.Nerde olursa olsun,nereyi görürse görsün sahipleriyle ilgiliydi aslında evle ilgili olan.Ve içlerinde sahipleri yokken evler anlamsızdı,boştu...bomboştu.


resim