30 Mayıs 2008 Cuma

Mazi Kalbimde Bir Yaradır....(Fotoğrafın Dili3)



Elindeki adrese tekrar baktı ,birde yol kenarında kalakalmış sokak adı yazan tabelaya.Evet doğru yerdeydi ama yinede olmazdı, olamazdı burası değildi ki hatırladığı


"Yaa, sokak adı aynı ama, başka bir yer olmasın burası değil gibi" dedi taksi şöförüne.


"Yok hanımabla burası olmazmı hiç yıllardır bu şehirde şöförlük yaparım aradığın yer burası"


Çantasından siyah rugan cüzdanını çıkarttı "ne kadar" diye sordu şöföre.


"46 lira"


Uzattı parayı, üstünü beklemedi bile."Hayırlı işler" deyip kapattı taksinin kapısını ,sonrada neden bilmeden elini vurdu taksinin tavanına iki üç kez.


Arkasını döndü yürümeye başladı sokakta.Sağlı sollu yüksek binaların olduğu arabaların tek yön ilerlediği sokakta.Büyük kiremit rengi üstünde garip kilim desenleri olan çirkin bir binanın önüne geldiğinde gidemedi.Baktı...Siyah-beyaz bir film karesinde bisikletten düşen ve dizlerini kanatan o küçük kızı gördü.Karşı evin önünde oturan ,çay içip komşularla sohbet eden annesine koşan kızı...Ayşe teyzenin evine döndü bir umut.Yoktu..Penceresinden sarmaşıklar sarkan tahta evin yerine tüm görebildiği 4 katlı gri bir bina oldu.Oysa o pencere önünde oturup sokağa baktığı top peşinde koşan abisini izlediği o an sanki biraz evveldi.Sokağın sonundaki yokuşa geldi.Ucu abisinin okuluna uzanan her sabah her akşam gittiği geldiği bıkmadan abisini beklediği yokuşa.Bir apartmanın merdivenine oturdu.


Cebinden bir resim çıkardı.Babasını görmeyeli uzun zaman olmuştu.Annesinin vefatından sonra ona hiç vermediği o resmi alıp almamakta çok düşünmüştü.Onu affedebilirmiydi.Buralara gelmek bu anları yeniden yaşamak onu affettirebilirmiydi.Öldüğünü bilmek bir insanın affedilişini kolaylaştırırmıydı..Bilemedi.


Sadece bekledi yıllar evvel köşe başında abisinin okuldan dönmesini bekleyen onu görünce sevinen o küçük kız gibi bekledi.Gelirmiydi abisi.Belki gelseydi affetmek daha kolay olurdu babasını.Abisini onlardan koparan, alıp uzaklara götüren,annesini suskunlaştıran ve en son kapanan araba kapısından ,şimdi köşeden dönerler ,diye umut ederek, hala rüyalarında gördüğü bu sokaktan ayrılana dek beklediği babasını.


Son kez açtı çantasını kenarları işli bembeyaz bir mendil çıkardı.Gözyaşlarını sildi.Nerde olursa olsun birgün bu yokuştan geleceğini bildiği abisini beklemek üzere kalbindeki küçük kızı oraya bıraktı..Taksiye binmeden evvel son kez döndü baktı hiç istemeden ayrıldığı sokağına.Siyah beyaz bir resim karesinde gördü Ayşe teyzenin evini,koşup oynadığı arsayı ve sokağın sonunda abisine kavuşan o küçük kızı
Öykü Atölyesi fotografın dili çalışmasının 3. resmi için yazılmış yada yazılmaya çalışılmış bir öyküdür efendim...

27 Mayıs 2008 Salı

Kaçamak


"Bu akşam eve gitmesek mi acaba?" sorusuyla başladı "ne yapsak acaba?" sorusuyla devam etti...
O kadar uzun zamandır hep 3 kişi çıkmaktayız ki sokağa 2 kişi çıkınca ne yapılır unutmuşuz:)
Önce yol üstündeki mağazadan gömlek değişimi yapıldı.Küçük beden kalmadığından başka bir gömlek alındı.
Sonra aslında akılda bambaşka bişey varken balık lokantasına girildi ve hiç hazzedilmediği halde bir emir komuta zincirindeymişcesine "sen şunu yersin lafıyla" hamsi buğulama yenildi.Yemek yerken yan masada oturan ve yavaş yavaş balığının keyfini çıkaran "Bizim evin hallerinin Peyamisine" bakılmamaya çalışıldı.
Yemekten sonra kitapevi gezildi.En az 6 kitap seçildi ancak evdeki bitmeyen kitaplar akla geldiğinde yaşanan vizdan azabı nedeniyle alınmadı.(önce aldıkları bitir dimi...)
Ama kitapcıdan boş çıkmak bana yakışmazdı dolayısıyla Doğaya bir set bu nedir ne işe yarar şeklinde kitap alındı ve iç rahatlatıldı(kitapcdan bişey alamazsam içim bunalır)
Sonra uzun zamandır yaptırılmayı bekleyen resimler yaptırıldı(bir set eksik oldu galiba ama napalım onlarda en kısa sürede tamamlanacaklar arasına girdi)
Sonra Yükseldeki gümüşcüler gezildi ve aman yarabbi bu gençler nasıl heryerlerini deldiriyorlar diye düşünüldü((elek gibiler dicem ayıp olacak ama valla öyleleride var)
Sonra Dolmuş duraklarına yüründü bizim sokağın dolmuşunun bulunmasının verdiği rehavetle ve mutlulukla eve gelindi.
Beko basketbo ligi final ikinci maçının sesleri kulağı doldurulurken tüm bu notlar yazıldı.
Alın size kaçamak..

23 Mayıs 2008 Cuma

İmkansız Aşk-(Fotoğrafın Dili)

" Gitme" dedi sessizce ...
"Bu gece son" oldu duyduğu cevap.
"Öylese" dedi "tek çare geceyi uzatmaksa gitmemen için ,güneşi tutarım bende" ... fırladı yalın ayak sokağa ,koştu koştu, tüm şehri tepeden gören gecekondu mahallesinin kenarına geldiğinde, güneş daha yükselmemişti gökyüzüne "duuuur" diye bağıdı "doğma bugün". Tuttu elleriyle güneşi ,yandı...Ama tüm görebildiği, sürüklenen bir valiz ve kapanan bir taksi kapısı oldu gözyaşları arasında. bıraktı,bıraktı doğsun güneşi....
Anladı imkansız olan güneşi tutmak değildi......

Resim Öykü Atölyesinin Fotoğrafın Dili çalışması için seçtiği ödüllü bir fotoğraftır...

20 Mayıs 2008 Salı

Anlat Ananne...

Küçüktüm..

Sen beni kucağına alıp masallar anlattığında.Basmadan çiçekli, ya kahve rengi ya da yeşil elbiselerin olurdu senin.Ama illakide yeleğin,hiç sırtından çıkarmadığın.Sen anlatırken masallarını ben sarınırdım yeleğinin yanlarına ,kokunu çekerdim içime ananne...

Bilmezdin öyle afralı tafralı masallar, bir mercimek çocuk ,bir oduncunun çocukları ,döner döner anlatırdın.Ama oduncunun çocuklarındaki büyük kızı hep ben yapardın ya, bayılırdım ona."Büyük kız senin gibiymiş küçük de Benna gibi" değişin hala o anki gibi taze kulaklarımda.Pamuk prenses yada külkedisi olamasamda bana anlatılan masallarda senin sıcaklığınla uykuya dalarken hep mutlu olurdum.

Hayat da bir masalmış ya ananne.Bir varmış bir yokmuş....Bu gün bir masal yazsaydım eğer sen benim prensesim olurdun...

16 Mayıs 2008 Cuma

Teşekkür:)

Dün sabah bana iyiki doğdun diye şarkılar söyleyen kızıma,beni öperek işe uğurlayan hemen ardından telefona sarılıp kızım iyiki doğdun diye şarkı söyleyen anneme,sabah sabah odaya gelip çay içmeye çıkalım diye tutturunca "amaaan boşver çayı gel doğum günümü kutla" diye yüzsüzlük yaptığım ve buna rağmen "aaa olmaz öyle şey süprız yapacaktım" diye tüm sabahı başa sarmaya üşenmeyen çıplak ayaklı kontesime, çoluğum çocuğum var ben nasıl geleyim oralara demeyen kuzuyu kaptığı gibi yollara düşen Kozama,son derece azimle çalışıp telefonla bana olmasada anneme ulaşmayı başaran ama sonunda o güzel sesini duymaya nail olduğum Çınarıma(bide üşenmemiş yazı yazmış:),bugünü hatırlayıp kutlayan sevgili annem ve babama,gerek telefon gerek mesajla bana sevgilerini gönderen Topik kartaldaki gerçek arkadaşlarıma,aynı gün doğmuş olmanın keyfinin bir başka olduğu ve her sene önce kim kutlayacak bakalım haydi diye yarıştığımız Ebru hocama, üşenmeden yollara düşüp gelen ve bu günü bizimle geçirmek isteyen en büyük halama,kendileri gelemeseler bile sevgilerini gönderen en büyük babanne ve dedeme, elma şekerimi alabilmek için pastane pastane gezen ama yılmayan ve sonunda gözlerimde o ışığın oluşmasını sağlayan canım babama:),doğum günüm olduğunu unutup sadece sesimi duymak için arayan ve sevgilerini gönderen Zerrinime,aslında akşamki yemekte keşke yanımda olabılseydı de şöyle doya doya sarılıp otursaydık diye düşündüğüm Dileğime , güzel kutlamalarını gönderen ve beni çok mutlu eden İncegülüme,Uzunbacak'a ve Serap'a ve son olarak iyi kötü her zaman 13 yıldır yanımda olan Kedibeye çok teşekkür ederim:)
İyiki hayatımdasınız

12 Mayıs 2008 Pazartesi

Hey Gidi Karadeniz



Karadeniz,dalgasıyla rüzgarıyla,yeşilyle....
Karadeniz.Bundan 3 yıl önce tanışmak nasip oldu kendisiyle.
Serin bir yaz sabahı Ordu sahilinden günaydın derken güneşe hem bütün gecenin yorgunluğu gitmişti üstümüzden hem de içimi kaplayan o huzur görülmeye ve yaşanmaya değerdi.

Bir hafta su gibi akıp geçerken gözümüz yeşilliğe ,ciğerlerimiz oksijene,yüreğimiz neşeye,ve aklımız unutamayacağımız hatıralara dolmuştu bile.

Karadeniz.... Hırçın,dalgalı,puslu....

Karadeniz.....Çalışkan,akıllı,hırslı......

Karadeniz....Yaşanmaya değer...

Yorulana dek gezdik,yaylarda karadeniz insanlarıyla tanıştık.Kaçkarın dibinde o yemyeşil ağaçlar yerlerini kırlara bırakırken gördüğümüz "Laz bakkal "nasılda güldürdü bizi...

O puslu tepelerde gezerken sırtına yüklediği o yükü nasıl taşıdığını bilemediğimiz teyzeler bizi hayran bıraktılar kendilerine..

Tulumun sesiyle costuk, dallardan yaban çileği yedik,kara kovan gördük yerden 1500 rakım yüksekte,puslu bir yolda yürürken ve önümüzü 1 metre bile göremezken önümüze çıkan o boncuk gözlü sarışın kız çocuğu gerçekmiydi ve oralarda ne yapardı bilemedik.
Uzungölde sabahın erken saatlerinde yapılan bir yürüyüşün nasılda zinde yaptığını insanı orda öğrendik.


Ağustosta Zigana da yün yorganla kalolifer yanarken ancak yatılabilirmiş onu gördük.
Sümela manastırına çıkınca rahiplerin neden zorunlu haller dışında geri inmediklerini merdivenlerden ve toprak yoldan çıkarken anlamamız hiçzor olmadı:)
Karagölde koştuk kazların peşinden ve battık dizimize kadar çamura ama gocunmadık,bir bardak çay getirdi bizi kendimize.
Yaptığımız o uzun yürüyüşlerde puslu sisli yayla yollarında yürürken ve tek sıra halindeyken ayağımızın hemen dibinin uçurum olduğunu göremedik buluttan.

Veee daha kimbilir niceleri hatırlayamadığım....
Ben o tatilde anladım aslında tatilin ve dinlenmenin deniz kenarında yatıp kitap okumaktan ibaret olmadığını.(geç bile kalmışım).Hazır havalar düzelirken ve gelirken yaz mevsimi karadenizi ziyaret etmenizi tavsiye ederim

Saygılarımla..

30 yıldır her kahrımı çeken,elime kıymık battığında,gözümden yaşlar süzüldüğünde,işin içinden hiç çıkamadığımda,anne çok kötüyüm dediğimde ve belkide demediğimde bile asla yanımdan ayrılmayan.İyi zamanlarımda,mutlu olduğumda,tatlı heyecanlar yaşadığımda benden çok içi kıpır kıpır olan yüreğinde kocaman bir sevgi olduğunu bildiğim,güçlü, sakin,inançlı,hamarat,verici,yorulmaz,anlayışlı,sabırlı benim için bu dünyanın en iyi annesi olduğuna emin olduğum canım anamın ve yaşı ne olursa olsun anne olan herkesin ellerinden öperim.Çünkü anne olabilmenin sorumluluğu farkedip yükünü taşıyabilen kişi kaç yaşında olursa olsun ellerinden öpülmeye layıktır bence.
sevgilerimle

8 Mayıs 2008 Perşembe

Bir Parça Mavilik..(Fotoğrafın Dili)


Fotoğraf Selahattin Sönmez (Turkish Daily News)
Kaç saat olmuştu acaba, günlerden neydi,burda bu kapkaranlık dört duvar arasında herşeyi unutuyordu insan.Unutmadığı tek şey sevdikleriydi burda insanın,ya onlarıda unutsa ne olurdu acaba...
Kalktı...... kızını özlemişti.Birbirlerini özlediklerinde yapmaya karar verdikleri şeyi yapmak için yavaşca küçük ... küçücük parmaklıkları olan demir kapıya yürüdü."Gökyüzüne bak" demişti kızı ayrılırken."O maviliğe baktıkça gözlerime baktığını san, ben öyle yapacağım.Gökyüzünün maviliğinde bulacağım gözlerinin maviliğini babacığım".
Bir parça mavilik görebilmek için yürüdü kapıya,uzattı ellerini, çevirdi yüzünü yukarı.......

Cesaret...........(Kelime Oyunları-Yalın)

Kapkara gözlerini öylece açmış bakarken yüzüme, beklediği yalın gerçekti.
Peki bende varmıydı o cesaret.Tüm gücümü toplayıp evet diyebildim mi?Anlatabildiğim gerçeği tüm yalınlığıyla .Yıllarca bana anlatılan,öğretilen o erkek ,o cesur olma martavallarını bir kenara atıp yine yalanlara sığınmadım mı.
Oysa herşey yeniyken,tazeyken ve biz belkide bu kadar tanımazken birbirimizi bundan daha yakın değilmiydik birbirimize ve ben daha dürüst değilmiydim.Nerden çıktı bu yakınlaştıkça uzaklaşmak,nerden çıktı bu yalanlar....Nerde kaybettim doğruları,nasıl yaşamaya başladım bunca yalanla.
Herşey gerçekkende böyle zormuydu yaşamak.Neden zorlaştı herşey neden gerçekliğini,yalınlığını yitirdi.

Öylece bakakaldım o kapkara gözlere.Bir zamanla büyük aşkla bakmaya doyamadığım ,bir kez gözüme değsin diye bakışı saatlerce beklediğim gözlerine, sonra sessizce eğdim başımı o anlasada ben yapamadım.........

5 Mayıs 2008 Pazartesi

Kelime Oyunları-Umut

Hava ne kadarda soğuktu.Odasının kapısını açtığında parmakları soğuktan iyice uyuşmuştu.Hemen paltosunu bile çıkarmadan ısıtıcıyı açtı.Önünde oturdu biraz.Allahım bu ne soğuk küresel ısınma nerde yaa diye söylendi.Botları kara bataktan sırılsıklam olmuş içine su çekmeye başlamıştı.Orta çekmeceyi açtı içinden geçen hafta pazardan aldığı ama eve götürmeyi hep unuttuğu çorapları çıkardı.Bu yüzden unutuyormuşum demekki diye düşündü.Botlarının iplerini çözdü.uyuşan parmaklarını ısıtıcıya azcık yaklaştırıp çıkardı çoraplarını.yenisiyle değiştirdi.Allahtan üşengecimde spor ayakkabılarımda burda kalmış diye düşündü bağcıklarını bağlarken.Ayakları ısınınca ısındı birden.Aklına sıcacık çay düştü.Paltosunu asmaya giderken dokundu su ısıtıcısının düğmesine. Yerine döndüğünde su ısınış çay olmayı bekliyordu.Doldurdu bir bardak ve açtı bilgisayarını.Mail kutusunda gezerken "lütfen cevap verin " diye bir mail gördü.Göndereni tanımıyordu ama merak işte açmasam olmaz sanki diye düşünerek açtı maili.

Sayın........,
4,5 yaşında bir oğlum var.Pazartesi günü açık kalp ameliyatı olacak.A Rh(-) kana ihtiyacımız var.Sizi ve adresinizi kanbankasından buldum.Eğer kan vermek için müsaitseniz lütfen ama lütfen bizimle bağlantıya geçin.Beni ve eşimi çok mutlu kılacaksınız.
Saygılarımla
...................... ................

Çayı masanın üstünde öylece kalakaldı.Gönderiye iliştirilmiş çocuğun gözlerine takıldı gözleri.Sıcacıktı...
Hemen telefona sarıldı.Birileri için umut olabilirsem ne mutlu bana diye düşündü....

Lütfen acil kan duyurularında bulunan kimselere yardımcı olun, Yarınlara umut olun. Can verin. Hayat verin! Bir yaşamın umudu olun!.

1 Mayıs 2008 Perşembe

Sobe-Hayatımı Etkileyen 3 Kadın

Sevgili Çınar,
beni hayatımı etkileyen ve hiçbir kan bağımın bulunmadığı 3 kadın hakkında bir yazı yazmam için sobeledi.Zevkle cevap veriyorum....



1)İlkokul öğretmenim sevgili DİLBER SATIR
İlkokula başladığım ilk gün annemin ellerinden öylece tutmuş sağ yanına kendimi yaslayabildiğim kadar yaslamış bırakmamk için gözlerimden yaşlar süzülürken yavaşca yanıma geldi ve "ağlama B....cığım bundan sonra senin okuldaki annen benim ne sıkıntın ne derdin olursa beraber çözeceğiz" dedi ve bu sözünüde yıllarca tuttu.Sadece bana karşı değil sınıfımızdan olan/ olmayan her çocuğa gösterdiği sabır ,anlayış,dikkat,sevgi ve ilgi ,bende ona karşı inanılmaz bir saygı ve sevgi oluşmasını sağlamıştır.Öğretirken eğlendirmeyi,sorumluluk vermeyi ve güven duymayı öğretti bir çoğumuza.Okul bittikten sonrada o emekli olana dek yıllarca yanına gittim geldim.Öğrencilerine yardımcı oldum.Onun hayatımdaki yeri bambaşkadır.Öğrettiği herşey için binlerce kez teşekkürler...



2)Hayranıyım hayranıyım hayranıyım Zuhal OLCAY

Geçenlerde okuduğum bir röportajında"bana hayran olanlar aslında neler feda ettiğimi bilemezler" diyordu.Doğrudur bir sanatçının yaşamının kolay olduğunu düşünmüyorum.

Ben onun sesindeki ve gözlerindeki hüzne,kuvvetli duruşuna,işine harcadığı emeğe,yaptığı işlere, herşeye karışmayan tavrına ve galiba birazda etrafındaki bu koruyucu kalkana "soğukluğuna"hayranım.(Aslında bu özellikleriyle Candan Erçetinde buraya yakışabilirmiş gibi geldi birden ama bu hakkımı Zuhal Olcay için kullanmakta kararlıyım.)



3)Bu şıkkı uzun uzun düşündüm aslında.Bilim kadınları,siyasetçiler,tiyatro oyuncuları,yazarlar,kimler kimler geçti aklımdan ama bu hakkımı eşimin rahmetli anannesi Nazik Okşar için kullanmaya karar verdim.Kendisiyle hiç tanışma fırsatımız olmadı aslında Nazik ananne biz eşimle yeni yeni çıkmaya başladığımız zamanlarda malesef çok kötü bir hastalık sebebiyle son günlerini yaşamaktaydı.Bugün hala tek pişmanlığım gidip onunla tanışmamış olmak.Keşke...keşke ama artık çok geç.

Evet hayatımı etkileyen kadınlar listesinde oda var.Çünkü eşimi o büyütmüş.Sekiz çocuktan sonra(ki herbirinin arasında sadece 2-3 yaş var) kendini torun bakmaya adamış.Eşimi ve kuzenini beraber büyütmüş.Bugün onlara baktığımda (her ikisinede yani) nasıl bir özenle ,bütün incelikleri işleyerek büyütttüğünü görüyorum.Okumuş bir kadın değil ananne ama tüm insani değerlere sahip.Yalan söylemeyen,tüm hayatı boyunca tek bir kötü söz etmeyen hatta sesini dahi asla yükseltmeyen,misafirperver,insanları seven bir insan.Ve sahip olduğu tüm bu özellikleriyle bütün aileyi bir arada sıkı sıkı tutmuş,yetiştirdiği herkese kendi doğrularınıince ince nakşetmiş.Ve nede iyi yapmış...

Benim hayatımı etkilediğine karar verdiğim 3 kadın böyle sıralanıyor işte.Şimdi bakalım bu konuda eğer daha önce sobelenmedilerse sevgili Kozamı,deneyimleri ve o güzel yazılarını bizimle paylaşan Yaşamın Kıyısındayı,ve cevaplarını merakla beklediğim çok ama çok sevgili İncegülümü (daha yeni bir sobeden çıktın biliyorum ama merak ediyorum) ve güzel yazılarına bayıldığım Yıldız Yağmurlarını sobelemek istiyorum