30 Aralık 2007 Pazar

Kelime oyunları-Kar-Umut-Mutluluk

"Yemin töreni ne zaman ?" diye sordu Öznur

"Bu cuma olacak inşallah" diye yanıtladı.Yavaşca sandalyesini geri atarak.

"Vay beee ne çabuk geçti bir ay görüyormusun.Darısı eniştemin başına " dedi gülerek.

"Aman kardeşim pek zor imiş evliyken asker yolu beklemek benden tavsiye işini gücünü değil askerliğini sor önce yapmadıysa yapsın öyle gelsin.Görüyosun işte şimdi bi de kız var.Çok zor çooook"

Akşam iş çıkışı rüzgar içine işledi.İnanılmaz bir soğuk var diye geçirdi içinden kar yağsada kırsa biraz.Zor attı kendini dolmuşa.Taktı ipodunu başladı cumayı düşünmeye.İstemeden dudaklarına yayılan gülüşünü yakaladı sona.Mutluydu hem de çok.Günler su gibi akıp geçerken şu bir ay geçmek bilmememişti.

Günler günleri kovaladı perşembe geldi çattı.Bir gün önceden gidip bir gece Konya da bir akrabalarında kalmaya sonra da sabah erken çıkıp Akseki'ye gitmeye karar verdiler.

"Annem gelemeyecek" dedi."Babam zaten hasta annem de hem kıza hemde babama bakmak için gelmiyor"

"kim kim gideceksiniz?"diye sordu Betül.

"Ben, kayınvalidem,kayınpeder bi de kuzenim" dedi."Daha önce hiç uzun yola çıkmadım o nedenle beraber kullanacağız arabayı."



Yola çıktıklarında içinde müthiş bir mutluluk ve heyecan vardı.Hemen teybe güzel bir kaset taktı.Yolda olmayı güzelleştiren şeylerden biri de müzik dinlemek diye düşündü.Arabadakileri umursamadan başladı yüksek sesle söylemeye.Öylesine mutluydu ki içinden dolup taşan sesi durduramıyordu,durdurmakda istemiyordu.Yolun yarısından sonra yavaş yavaş salınarak düşmeye başladı kar tanecikleri.Herşey muhteşem diye düşündü.Kar ne kadar soğuk olsada hep içimi ısıtır diye düşündü.Aklına eskiden yılbaşlarında yağan kar geldi.Okuldan eve döndüğünde henüz annesi işten dönmemiş olurdu.O gelene dek televizyonda izlediği Noel baba,uçan geyikler,süpriz hediyelerle dolu o güzel filmleri o filmlerin müziklerini hatırladı.İçi yine o günlerdeki gibi neşeyle doldu.Kar hızlanmaya başlamıştı.Şöför değişikliği yaptılar.

Bitmek bilmeyen yol karın yağmaya başlamasıyla nedense birden bire daha çekilir hale gelmişti.



Sonunda Konya'ya vardılar.En son yine bir düğünde görüştükleri akrabalarıyla görüşecek çok şey birikmişti.Ama o konuşmak istemiyordu aslında bir an evvel uyuyup bir an evvel uyanmak ve yola çıkmak istiyordu.Gece uzadıça uzadı.Yeni tanışan kuzeni ile herkes çok iyi anlaşmıştı.Sohbet bitmek bilmedi. Bir ara balkona attı kendini.Hiç bilmediği bu şehir karlar altında ne de güzel gözüküyordu gözüne."Aslında yarın bugünden daha güzel olacak"diye geçirdi içinden.Hele eve vardıklarında Asya'nın yüzündeki o ifadeyi görecek olmak onu çok heyecanlandırıyordu.
Ufff ya yatalım artık dedi belli belirsiz.

Yere serilen yer yataklarında bir tarafında kayınvalidesi bir tarafında yengesi yatarken sanki ertesi gün sevgilisiyle buluşacak bir genç kız gibi heyecanlı,mutlu ve sabırsızdı.

25 Aralık 2007 Salı

ŞANSLI

İş arkadaşlarınızı severmisiniz??


(: O


Dikkatli cevap verin çünkü gerçekten verdiğiniz cevaba göre hayatınızın önemli bir kısmı hakkında değerlendirme yapmış olacaksınız.


Gündelik yaşantımızın uzun ve önemli bir bölümünü onlarla geçiriyoruz,ailemizden çok görüyoruz onları ve çoğu zaman ailemizle paylaşmaya vaktimizin olamadığı şeyleri onlarla paylaşıyoruz.


Zordur uygun kimyayı yakalamak çalışırken.Çünkü iş öyle bişeydir ki insanlar çalışırken değişir.Kimi pek bir uysal, olur kimi daha bir hırslı.Normal hayatta belkide iyi arkadaşınız olan biri iş hayatında anlaşamayacağınız biri olabilir(yanılıyor olabilirim yanlışsam düzeltin lütfen).Ama iş hayatında iyi arkadaş olabildiğiniz birisiyle gündelik hayatta da iyi arkadaş olma şansınız çok yüksektir bence.

Aslında önemli olan sevmek değildir öncelikle belkide.Saygı duymak ve gerektiği gibi davranmak sevmeyide getirir beraberinde.

Ama karşılıklı olanı...

Eğer siz saygısızca davranmıyorsanız kimseye birilerinin kalkıp size öyle davranmasını kabul edemezsiniz.Ya da siz yükleniyorsanız sorumlulukların büyük kısmını istersiniz ki sizinle beraber olması gerekenlerde iyi/ kötü her zaman sizinle beraber paylaşsınlar sonuçları. İyi olduğunda ön saflarda yer alıp kötü olduğunda köşe bucak kaçmasınlar. Ya da siz paylaşıyorsanız bildiklerinizi kaprissizce "biliyorum ama meşgulüm,biliyorum ama şimdi olmaz"ı duymak istemezsiniz.

Zor iştir iş hayatı ve iş arkadaşları. Ama uygun kimyayı yakaladınmı, korkusuzca sırtını dönebildin mi arkadaşına veya dönebildimi arkadaşın sana kafan rahat olur,mutlu olursun ve hepsinden önemlisi ŞANSLI olursun



22 Aralık 2007 Cumartesi

İyi Bayramlar


Nihayet tekrar burdayım.Bayram öncesinde eğitim,bayram hazırlıkları, internetsizlik,bilgisayarsızlık gibi nedenlerden dolayı bir bayram yazısı bile yazamamıştım.Efenim herkesin bayramı kutlu, mutlu olsun...
Bu gün bayramın üçüncü günü. Hatta saate bakınca muhtemelen yazmayı bitirdiğimde dördüncü günü olacak.
Doğa yoğun gezme trafiği nedeniyle, aksayan uyku düzeni sebebiyle (aa ne yazdım yav garip oldu)bu gün hiç uyumadı. Yine bu sebeple ( :) ) bu akşam saat sekiz civarlarında bayılıp gitti.Gerçi saat başı kalkıyor ama yinede gelen gidenden sonra ortalığı toparlamak adına iyi oldu erken yatması.
Kedicim yayınların içine gömülmüş durumda.Güzel biten maç sonrasında klasik sunum ve ders hazırlıkları.Bende ortalık topladıktan sonra şimdi blog blog geziyorum işte.
Bayram güzel geçiyor.İlk gün dede,anne, baba ziyaretleri ile geçti.Dünde yine bulabildiğimiz herkese gittik.Ben bayram gezmelerini pek severim.Çünkü bayram dışında insanın gerçekten pek vakti olmuyor öyle her yere gitmeye yada herkesi görmeye o nedenle bence bayram hem ziyarete gidenler hemde gelenler için çok güzel bir zaman,bir vesile işte.
Doğa'cım pek mutlu. Hatta her sabah kalkıp giyinip bir yerlere gitmeye pek alıştı.Kalkar kalkmaz nereye gidiyoruz diye soruyor:))
Ben kitabımı bitirdim.İlk defa Elif Şafak okudum desem umarım komik olmaz.Denk gelmemişim demekki.
"Baba ve piç" okumayanlar için söyleyeyim güzel akıcı bir kitap.Ama ben okurken bir yerden sonra tahmin ettim desem umarım ukala demezsiniz.Hatta emin olmak için sonlardan da biraz okuyup kontrol ettim itiraf ediyorum:))
Bak aklıma geldi ben "Şeytan yemini " hakkında da yazacaktım ama unutmuşum.Neyse madem geçti şöyle özetleyeyim;yine yapmış yapacağını.Süpper bir kitap olmuş.Polisiye seviyorsanız mutlaka okuyun derim.
Bu arada Elif Şafak'ın yeni kitabını okumaya başladım."Siyah süt".Mevzuu ilgimi çekti;).Loğusalığında depresyonun dibine vurmuş biri olarak, okuduğum ve okuyacağım şeylere uzak olacağımı sanmıyorum.Hatta zannediyorum okurken "aaa bende böyleydim yaşasın yalnız değilmişim" demek için okuyorum galiba.
Onu unutmayayımda bitirince yazayım bari, hatta şöyle derleme bir kaç loğusalık anımımı yazsam.
Garip bir bayram yazısı oldu okurken farkettim:)
Bayramdan girip kitaptan çıkmışım:)
Madem öyle birkaç karikatürle bayrama dönüş yapayım tekrar herkesin bayramı kutlu olsun.Sevgiler...



14 Aralık 2007 Cuma

Kanlı Nigar(Felekten Bir Gece)



Geçen hafta eski iş yerimden kızlar ayarlamışlar bu tiyatro oyununa biletleri.Sağolsunlar bizi de unutmamışlar.Haber verdiler.Bizde atladık hemen geliriz diye.Ve dün gece felekten bir gece çaldık böylece.
Oyun saat sekizde başladığı ve tiyatro sahnesi de bizim iş yerine çok yakın olduğu için eve gitme gereği duymadan kedibeyle işten sonra attık kendimizi bir alışveriş merkezine.Önce güzelce karnımızı doyurduk.Sonra eni konu gezdik koca merkezi.Doğa olmadan gezmeye alışkın olmayan ben için biraz afallama durumları oldu tabi.Nede olsa onu da alalım bunu da alalım diyen ve her şeyi market arabasına atan bir ufaklık yoktu yanımızda.Herşeye baktım ama herşeye.Gerçi sürekli bebek reyonları ve listelenmiş şeylerin dışına çıkmayan, çıkamayan(zamansızlıktan) ben için oldukça öğretici bile oldu bu gezi.Mesela bir kilo papaya'nın 99 milyon olduğunu öğrendim ki ne mutlu bana:)))
Neyse efendim kendi gezmemiz bitip bizde artık yeter bir yere oturalım diye düşününce Arcadium'a gitme kararı aldık kedibey ile.Kedibey herkes ordadır zaten dedi bende güldüm Arabayı tiyatronun önüne park edip şu canım soğukta birazcık yürüdükten sonra Arcadıum a vardık.Gerçektende üst katta herkes bizi bekliyordu sanki.Yaklaşık 15 kişilik grup hep beraber gelmişlerdi.1-2 aile eksikti sadece.Ve tiyatro öncesi iyide oldu bu buluşma(!).
Dönüşde yürümedik valla.Ben klasik rezerve koltuğumda Hülya hocamla, kedibey de arkada bol muhabbetli kısa bir yolculuktan sonra vardık tiyatro salonuna.
Sonra orada da bir sarılma, kucaklaşma,öpüşme faslı ile girdik salona.Ben giderken "bak şimdi bu dümbükler en güzel biletleri almıştır,kenara atmışlardır bizi" diye hafif hafif söylenirken hiç de öyle olmadığını gördüm.Biletler sahneye en yakın ve koltukların ortasında bir yerde çıkınca kalkıp herkesten "ya arkadaşlar yanlış düşünmüşüm affedin beni.Böyle böyle dediydim ben sizin için" diye kısa bir konuşma yaptıktan sonra hep beraber döndük oyuna.(Ama dönmeden şunu söylemeliyim.Aramızda en bilinçli seyirci Sarı dır.Söylemeden geçmeyim dedim;) )
Tek kelimeyle "MUH-TE-ŞEM"
Oyunu sanırım özetleyebildim.Gerçekten muhteşem bir oyundu.Nigar,Abdi,Narçın,Nigarın kızları,Arap bacı,Lazoğli:),hepsi harikaydı.Hımmm müzisyenleri unutmayayım onlarda muhteşem çaldılar.Kapı gıcırtısına dayanamayan ben için harika bir oyundu.Gerçi bir ara müzisyenlerden biri 5-10 dakka kestirdi ama insanlık hali.
Bu oyuna gidin,gittiyseniz bile lütfen tekrar gidin.Gitmeyenlere tavsiye.Ankara'daysanız sahne çok güzel(ben ilk kez Çayyolu tiyatrosuna gittim )heryerden rahatlıkla izleyebilirsiniz ama özellikle ya önlerden ortalardan yada çok arka olmamak koşulu ile yanlardan bilet alın.Çünkü oyun neredeyse interaktif bir oyun ve Abdi ile çok eğlenebilirsiniz.Karşılıklı konuşmalar,seyircilerin oynaması,sorulan sorular,okunan maniler hepsi hepsi muhteşem ve çok keyifliydi.
Geceden çıktığımızda herkesin ağzı kulaklarındaydı.Ve çok doğru bir seçim olduğunu düşünüyordu herkes ki bu pek kalabalık gruplarda olmaz.Mutlaka beğenmeyen çıkar(bazen küçük gruplarda bile çıkar).Düşünün işte herkes memnundu.
Gidin mutlaka gidin...

11 Aralık 2007 Salı

...

Yavaşca araladı gözkapaklarını.Gecenin ortasında bir yerlerde yine içindeki ses konuşmaya başlamışken tüm uykusu zaten saatler önce terk etmişti onu."Yok" dedi "yine sessizce dönüp durmanın bir faydası yok en iyisi kalkmak".Yavaşca, hiç ses çıkartmadan kalktı.Önce pencereye gitti.İçindeki sıkıntıyı atabilmeyi ne çok isterdi.Sokak bomboştu.O saatte kediler bile terketmişti kaldırımları.Yavaşca komidinin üstündeki sigara paketine uzandı.Onuda yanına alıp mutfağa geçti.Geçerken annesinin kapısını araladı.Yaşlı kadın hem evde hem fabrikada yeterince yorulduğundan olsa gerek öyle derin uyuyordu ki.Umarım kalkmaz diye geçirdi yinede içinden.Canı hiç konuşmak istemiyordu.
Yıllardır sırtında taşıdığı yük onu gün geçtikce daha suskun biri yapmıştı.Dışardan suskunlaştıkca içinden gelen sesin ne kadar güçlendiğini o da biliyordu.Ama yapacak birşey yoktu.Son 12 yılda anlamıştı ki insan dilini sustursa bile vicdanını o kadar kolay susturamıyordu.
Mutfak masası her zaman ki gibi yatmadan önce tertemiz bırakılmıştı.Bir çay tabağı bulup oturdu masaya.Önce bir sigara yaktı. Sokaktan gelen sarı ışık altında tahta evleri ne kadarda hüzünlü görünüyordu."Daha ne kadar sürecek "diye sordu kendine."Yeterince acı çekmedim mi?"
"Ya onlar dedi sonra onlarda çekmedimi seninle ne hakkın vardı" dedi o lanet ses yine.
"Ben istemedim" dedi "istemedim böyle olsun.Çok pişmanım..."
"Oh ne ala" dedi içindeki ses."İstemedim de,üzüldüm de olsun bitsin.Yok küçük bey yok böyle yırtamazsın bu sefer.Bırakmayacağım peşini.Kimseyle konuşmasan da benimle konuşmak zorundasın.Beni susturamazsın.Sen sustukça ben daha çok konuşacağım.Taaa ki sen konuşana dek.Birilerine gerçekten pişmanlığını anlatana dek sırtının kamburu,başının belası olmaya devam edeceğim.Ya sen cesaretleneceksin ya da ben seni öldüreceğim."
Bir anda nasıl terlediğinin farkına vardı.Sanki savaştığı, konuştuğu, kendi değil bir başkasıydı.Gücünün tükendiğini hissetti.Kalktı şöyle bir dolandı.alt kata indi.Bahçede kurumaya yüz tutan asmayı kestirdi gözüne.Niyeyse içini bir hüzün kapladı.Bir anda hıçkırıklara boğuldu.İstedi ama olmadı kendini durduramadı.Ağladı, ağladı, ağladı...
Sonra kalktı dizlerinin üstünden.Konuşmayacağını,konuşmayacağını,suskunluğunun devam edeceğini biliyordu.Ceketini aldı.Yavaşca açtığı kapıyı yine aynı özenle, yavaşca kapatarak, suskunluğuna gömüldü...

6 Aralık 2007 Perşembe

Kadınlar ve Erkekler



Kadınlar ve erkekler;

gerçekten farklılar.Belki birbirini tamamlamak için ,belki birbirini anlamamak için, belki de sadece birbirlerine aşık olmak için.

Niye farklıyız bu kadar?

Biz kadınlar daha dikkatli,daha detaycı,daha duyarlıyken neden erkekler daha kalın hatlara sahip.Bizim önsezilerimiz bu kadar kuvvetliyken onların ki niye bu kadar zayıf? Biz bir olayda sadece olanlarla değil sezdiklerimizle de fikir yürütürken, neden bu onlara saçma gelir.Neden sadece sanki herşey olduğu gibi olmuştur.Gerisi bizim hayalgücümüzdür??

Biz bazen sadece anlatma ihtiyacı içindeyken neden onlar çözüm bulma isteğinde.Bu çok can sıkıcı bir durum.Çünkü bazen kadınlar çözüm duymak istemez yada herhangi bir yorum.Sadece konuşmak ister.Derdini anlatmak anlatmak anlatmak...
Neden onların kızmak ,yanlış anlamak,yanlış anlatmak,yorulmak gibi hakları var iken biz bunları yaptığımızda "vıdı vıdı" oluyoruz.
Neden neden neden??



(Karikatür:Piyale Madra)

5 Aralık 2007 Çarşamba

Yol Macerası

Bu sabah canım servise yetişmek için koşmak istemedi.İtiraf ediyorum bunda havanın da payı var.Ben yağmurlu günlerde arabada müzik dinlemeyi seviyorum napayım:)
Eşimin sen kullanırmısın sorusuna cevaben "yok" dedim. "Bu gün kullanmak istemiyor canım".Sağa sola bakmak radyo kanalları arasında gezinmek daha cazip geldi.
Yollar birazda yağmur nedeniyle hafif kalabalıktı.Daha mesai kalabalığı başlamamıştı.(Sabahın köründe çıkmıştık yani)
Bilkent köprüsüne 500metre falan kala aniden trafik durdu.Tamam dedik garanti kaza var yoksa birden bire böyle insanlar ne yapacaklarını bilmez şekilde sağa sola savrulmaz.Ve birden bire trafik durmaz.Sağdan soldan bulduğumuz aralıklardan geçerken gördüğümüz manzara şu oldu.
En sağ şeritteki gri arabalı bayan Bilkent köprüsüne dönmeye karar vermiş ama dönüşe 3-4 metre kala vermiş galiba bu kararı çünkü sağ şeritte neredeyse durur hızda sağ sinyali yanıp sönerek bekliyordu.Tabi arkasından gelen arabalar sürekli sağa kırmak zorunda kaldıkları için ve sağda da zaten yeterince çok ve hızlı gelen araba olduğundan bir türlü başaramıyordu.(acaba ne yaptı??Aman boşveeer:) )
Neyse o kalabalığı geçtikten sonra önümüz bir açıldıki sormayın:)
Büyük mutluluk.
Bizim köprüye gelince otostop çeken çocukları gördük.Ben pek üzülürüm onlara zamanında bizimde oralarda o soğuklarda çooook beklemişliğimiz vardır.Hiç sevmem boş geçmeyi.Durduk.Ayol her zaman yolun ortasına atlayan arabayı durdurmaya çalışan çocuklardan pek rağbet görmedik.1 tanesi hariç gelip kimse binmedi."Bizi beğenmediler "dedim.Kedi güldü.Belkide romantik romantik beklemek istemişlerdir diye düşündüm sonra:))
Neyse öyle böyle geldik işte.
Bu arada aslında başka bişey yazmak için başlamıştım bu çıktı. ;)

2 Aralık 2007 Pazar

Kendim Ettim Kendim Bulduuummm



Şimdi önce başlığa sonra resme bakıp ne alakası var diye düşünebilirsiniz.Efendim şöyle ki,
Yukarda görmüş olduğunuz resim bir Dewar'a ait. Bilmeyenler için kısaca söyeyeyim.Bu Dewar sıvı azotun naklinde ve saklanmasında kullanılan bir araç.Bizde de bu Dewar'ın 35 litreliğinden var ve onunla sistemimizi soğutmak için sıvı azot eklemesi yapıyoruz.Normalde dolusunu iki kişinin ancak kaldırabileceği bu zavazingo yu ben yaklaşık 10 gün önce içimden gelen Don Kişot'un sesini dinleyerek tek başıma kaldırdım.10-15 adım taşıdım ve yerden yarım metre yukarı kaldırarak bir yükselticinin üstüne koydum.Şimdi belim ağrıyor halilen ve şarkıda onun için.
Hafta sonu doktora gittim.Doktor bey filmlerime baktıktan sonra "bu sefer fıtık olamamışsınız ama lütfen bir daha denemeyin " dedi saolsun Sadece kas spazmı geçiriyormuşum.Bende önce bir önceki geceden kalan fıtık olmuş olabilme ihtimalimi ve korkularımı da alarak, sonra da bir eczaneye uğrayıp kremimi ve kas gevşeticimi alarak evime döndüm.
Mutluyum fıtık değilim.Ama kendime kızgınım etrafımda fıtıktan bu kadar çok çeken insan varken bu kadar dikkatsiz davrandığım için

29 Kasım 2007 Perşembe

MUT LU LUK

:(((((
Az evvel yanlışlıkla yazımı sildim.Aynı duyguları tekrar yazamayacağım için şu anda keşke yazılarımı yedekleseydim diye dövünmekteyim...

23 Kasım 2007 Cuma

Çerkez Anne

Ben çalışan bir annenin çocuğuyum.O nedenlede annemle değil anannemle büyüdüm.Benim anannem bir çerkez kızıymış.Kafkasyadan kalkmışlar göç etmişler.Gelip İskilip'e yerleşmişler.Anannem geldiğinde pek küçükmüş.Bir gün çeşme başında efendinin Hilmi(kendisi dedem olur)görüp beğenmiş onu.Ben alırım bu çerkez kızını demiş ve almışta.Hiç kimse aralarındaki yaşa bakmamış.16 sındaymış anannem dedemse 30.Evlendiğinde kendinden büyük çocukları olmuş anannemin, dedemin vefat eden eşinden kalan.Onlarla beraber büyümüş.Hatta onlardan öğrenmiş Türkçe konuşmayı,yemek yapmayı,işi gücü.Sonra üç çocukta kendisinin olmuş.Annem en küçükleri toplamda 4 kız 2 erkek olmuşlar.Baba bir ya hiç üveylik olmamış aralarında.Hatta büyükler ikinci bir anne baba olmuşlar küçüklere.Anannem çok sert bir anneymiş.Dedemse tam bir arkadaş baba.Annem (allah rahmet eylesin) dedemi anlatırken hala gözleri dolar.Benim arkadaşımdı der.
Dedim ya anannemle büyüdüm ben.Çok yakın otururlardı bize sabah gelir akşam giderdi.Sabahları gelişini dört gözle bekleyen ben acımasızca kovalardım akşamları annem gelince.Bir kere bile uff demezdi.Kızmazdı.Kendi çocuklarına kızdıklarının binde biri kadar bile kızmamıştı bana.Sadece sevdi,oynadı,öğretti,baktı,büyüttü.Kocamandı anannem benim gözümde.Güçlüydü,becerikliydi,.Yıllar geçti.Bizler büyüdük onlar küçüldü:).
Şimdi düşünüyorum da bazen o dağ gibi her işi gücü kendi kendine halleden kadın şimdi ne zor hallerde.Zor kalkıyor zor yürüyor ,birçok şeyi başka birinin yardımı olmadan yapamıyor.İnsan ilerde ne olacağını nasıl yaşlanacağını bilemiyor.İşin kötüsü yaşlılığın çaresi de yok insanın elinden bişey gelmiyor.Yıllar insanı yıpratıyor yoruyor.Hele zor şeyler yaşanmışsa dahada yoruyor.Biz sizin gibi olamayız ama siz bizim gibi olacaksınız der anannem hep.Haklıda ömrümüz yeterse o yıllarıda göreceğiz.Herşeyin hayırlısını dilemekten başka bişey gelmiyor insanın elinden.Ve geçen zamanın kıymetini bilmekten

22 Kasım 2007 Perşembe

Kısa Kısa

Kızın doğum günü güzel geçti.Bebeler ortalarda dolaşırken bizde o kargaşada fırsat buldukça sohbet ettik.

Annem biraz hasta başım dönüyor diyor sık sık.Bakalım haftaya doktor ayarladım oraya gidecek

Babamın kontrolü geldi.Saolsun kola yasağı dışında diğer tüm yasakları deldiği için bacağı yine ağrıyor.Bakalım damarlar ne halde göriciiizzz

Doğa aşısını oldu.Bu arada bizide bayaa korkuttu.Neyse uzun yazmayacağım zaten iki günde ömrümden ömür gitti.

Kocacım,kedicim facebook tan bulduğu ilkokul arkadaşlarıyla buluştu sonunda.Ya banane bende isterimmm

Ben yeni yerime alıştım artık.Hatta kızlar ziyaretime bile geldiler.Eeee artık iadeyi ziyaret sırası bana düşer.(Bebekçiye gidelimmi a dostlar ;)) )

Facebook kötü bişiy değilmiş;).Öldüğünü zannedip günlerce ağladığım arkadaşımı facebook ta görünce bi sevindim bi sevindim.

Bu aralar duygu fırtınası geçiriyorum.Bir kızgınım bir kırgın,bir mutluyum,bir üzgün(allah kedime sabır versin)

Kocamın,kedimin büyük teyzesi vefat etti.Haftasonu Uçhisardaydık.Daha önce hiç gitmemiştim.Hatta hafta içi bir haftasonu gitsek diye konuşmuştuk kediyle .Keşke daha güzel bir sebeple gitseydik.

14 Kasım 2007 Çarşamba

Etek Senin Neyine???

Hafta sonu kışlıkları çıkardım.Dodıkle biraz zor oldu doğrusu ama yinede 3 saatin sonunda başardım.Dün sabahta ne giysem diye düşünürken aldığım zamandan bu yana 3-4 kez giydiğim bir jile gözüme takıldı.Dur dedim şunu giyineyim.Zaten servisle gidip geliyorum.İş yeri desen müsait.Dolap bekleyene kadar giyineyim değişiklik olur.Bir heves giyindim.Giyindimde 2 kat ince çorap ve bir soket çorap ile beraber:).Malum hava soğuk donmayalım dimi:).
İyi, güzel, sokağa çıktım hiç üşümüyorum.Ama etek işte sonuçta yürürken yukarı çıkıyor,pantolonla yürümeye hareket etmeye alışmış biri olarak merdiven inip çıkarken bir sıkıntı bende.Neyse öyle böyle geldim işe.Dakkika bir gol bir derler ya o hesap.Masaya oturdum sandalyemi çektim veeee carrrtt.Masanın altındaki çiviyle tanıştım.Hayret 4 aydır falan bu masaya oturuyorum ama daha önce hiç tanışmamıştık.Hay allah ne yapsam ki burdada çorap bulabilirmiyim falan derken koridorda karşılaştığım herkes (sanki benim haberim yok)inatla kaçığımı gösteriyor.Ayol çıldıracağım.O kadarda görünmüyor oysaki ayaktayken.Neyse can havli hemen çıplak ayaklı kontesi aradım "ayol burda çorapçı varmı ne halt edeceğim ben" derken.Bir baktım bizim kız daha yeni uyanıyor .Huuu komşu uyan artık mesai başladı dedim onuda paniklettim.Neyse bizim çorap bari onun işine yaradı da uyandırıp yollara döktü.Saolsun kızcağız yarım saat sonra elinde bir ince çorapla çıkageldi(gelirken almış).Saol canım dedim vee bir de baktım ten rengi.Hımm güzel nankörlük etmeyeyim dedim giydim hemencik .Bu seferde ilk karşılaşmamızda benim garfield "yahu sabah senin bu eteğin boyu daha uzundu" demezmi.Oda haklı koyu renkle o kadar dikkat çekmiyor tabi boyu.Neyse efenim uzatmayayım.Akşama dek yerimden kalkmazsam(!) servisle eve dönüyorum bir problem yok.Tabiii servisle eve dönüyorum da servise yetişmek için erken çıkmak gerekiyor.Sınav uzayınca biraz geç kaldık tabi.Ve ben servise kadar koşmak zorunda kaldım.Koşarken de küpeler bir yandan şıngırdar, etek bacağıma dolanır.Rezalet yani.Sonunda attım kendimi eve .Eve vardığımda o çorapta kaçmıştı:).Ve ben bir kez daha aslında pantolon giyinmenin ne derece rahat ve güzel bişey olduğuna kanaat getirip özenle astım jilemi yerine. Sonrada sevgi dolu bir bakış fırlattım benim pantolonlara "canlarım benim " dedim."varmı sizin gibisi"

11 Kasım 2007 Pazar

Tatlı Kuğular 2


Bunlar benim tarifini marifetli melek'in blogundan aldığım tatlı kuğular.Aslında resimlerini çekip koymak gibi bir düşüncem yoktu çünkü tarifin asıl sahibi ben değilim ama saolsun marifetli melek bloğa koyarsın artık diyince bir heves kalan 3 kuğuyu kediciğim yemeden resimleyip koydum.Tarif için tekrar teşekkürler.Gerçekten çok da lezzetli herkes bayıldı.Deneyin derim:))

Not:Link için teşekkürler Öykücü ;)

8 Kasım 2007 Perşembe

Facebook,Annem, Babam,Akrabalar ,Tüm ahaliiii


Abaküsle hesap yapmaya alışık bir neslin evladlarından olan ben bilgisayarla, lise son üniversite 1. sınıf gibi tanıştığımdan hala açar, kapatır, yazar, çizer ama daha fazlasını asla yapamam.Şu blog olayını çözene kadar bile göbeğim çatladı(hatta hala çözemediğim şeyler var mesela link atamıyorum bilen varsa söylesin lütfen).Şimdiiii
işte ben bu durumdayken bide facebook çıktı tüm devreler alt üst oldu.Valla birsürü facebook yazısı okumuştum bloglarda ve yazmaya da niyetim yoktu.Taki geçen geceye kadar.Dün gece Doğa yı uyutup hep beraber ailecek sessizliğe erdikten sonra ben anneme marifetli meleğin(ki buraya bir link atabilmiş olmayı pek isterdim yapamıyorum iştee) tatlı kuğularını göstermek istedim.Sonrada açmışken haydi Facebook a girelim bakalım bak benim sınıf arkadaşları tanıdıkları gör dedim ve hikaye başladı
Annem:Şimdiii burdan herkesi görebiliyomusun.
Ben:Yani kaydolduysa evet bir şekilde ulaşabiliyosun
Annem: Ya senin bir arkadaşın vardı adı neydi Pınar dı galiba onu bul bakiyim pek severdim annesini sorarız,bide annesi şeker hastası olan bir kız cağız vardı hadi bul bakalım
Ben:haydaaa.Nasıl bulayım anne kızların soyadını hatırlamıyorum ki.
Annem:Ayol ne biçim arkadaşsın sen insan soyadını hatırlamazmı arkadaşının
Ben:(mevzuu dağılsın istiyorum ya şöyle bir laf ettim)Anne gel bakalım belkı senin memleketinde bir grubu vardır.
Buldukta Annemin memleketin grubunu bulduk hatta soyisimlerinden insanlara mail atıp (ki bu insancıklar daha 20-30 yaş arası) Ş.enişteyi,G.ların F.yı,ÇD.sakagında oturup oturmadıklarını sorduk ve hep olumsuz yanıt aldık (hiç şaşırmadım)

Eee bu duruma babam da pek kayıtsız kalamadı ve oda yanaştı yanımıza
Babam:Bak bakalım bizim ilçede varmı? Gerçi annenlerin küçücük köy varsa garanti bizim ilçede vardır:))
Annem:Aman sizin ilçedekiler ne bilsin interneti, yoktur o, bosuna umut etme canım:))
Babam:Bak kızım bak durma öyle
(Haydaaa durup duruken yine memleket kavgası amaaaan nerden girdik ki internete.)
Neyse babam internette annem kadar aktif ve meraklı çıkmadı bir iki resme bakıp tanıdık soyadları konusunda konuşmak dışında kimseye sülalesini sokağını falan sormadık.Ama böylece annem ve babam da Facebook la tanışmış oldu.
Sonra annem tekrar dizi dünyasına babamsa maç dünyasına geçiş yaptı:)

(Resim şu int sitesinden alınmıştır:http://w3.balikesir.edu.tr/~osinan/komik.gif)

5 Kasım 2007 Pazartesi

Prenses Kurbağa Prensi Önce mi Öpsün Sonra mı??



Bu sabah çay keyfimizin konusu birazda yaşananlar nedeniyle hızlı yaşanıp hızlı biten ilişkilerdi.Etrafımda birsürü genç var bazen şöyle durup bir bakıyorum ve görüyorum ki çok hızlı yaşıyorlar.Herşeyi...
Bir gün aşık olup mutluluktan havalara uçuyorlar ertesi gün çok kesin bir kararla gelip bitti ayrıldık diye kısaca özetleyiveriyorlar yaşadıkları şeyi.Ve mutsuzlar, şaşkınlar, umutsuzlar,ama aniden mutlu istekli,heyecanlıda olabiliyorlar.Aynı hormonla büyüyen sebzeler gibi hızlı ama tatsız demiştim sabah.Öğlenden sonra odamın telefonu cep telefonum sürekli çaldı durdu.Çıplak ayaklı kontes sabah konuştuklarımızla ilgili bir yazı var bir ara uğra dedi.İlk arada uğradım
"Atlas dergisi Kasım sayısı Atlasname"
Valla yazarını aradık taradık internetten araştırdık bulamadık bulsak tebrik mektubu yazacaktık.Nasılda güzel yazmış kurbağa prens hikayesini.Çok detay yazmayacağım kısaca bahsedeceğim ama siz lütfen okuyun.Diyor ki yazar aslında prenses kurbağa prensi kurbağa iken öpmedi.Tanıdı, anladı, sevdi ve öptü. Biz hikayeyi zaman uyarladık önceden öptürdük.Ben orjınalini beğendim doğrusu hikayenin ve Atlas yazarını da tebrik ettim.Bence de sonra öpmeli ya sizce

2 Kasım 2007 Cuma

Yağmur,Karanlık,Korku,Mutluluk


Yaşasınn,
yağmur yağmaya başladı.Her ne kadar şehre yağmasada bu dağ başında çamların kokusu, çimenlerin kokusu, ıslanan toprak kokusuyla karşılaşmak iş çıkışı inanılmaz mutlu ediyor beni.Birde şu hava kararmasa süpper olacak gibi geliyor hep.Hava karanlıkken sokakta olmak hep rahatsız etmiştir beni.Sanki eve geç kalmışım sanki koşmalıymışım sanki her an bişey olacakmış korkusu,tedirginliği ile yürürüm hep sokaklarda o yüzdende yalnız olmayı hiç sevmem.Sokakta herhangi biri olsun, mümkünse önümden yürüsün.Arkamdan yürürse oda paranoya yaratır bende. Yok aslında paranoyak değilim ama biraz tavşan yürekliyim de ondan galiba.Ya da gazetelerde ki haberlere çok takılıyorum.Oldum olası böyle şeylerden pek ürkerim.Gerçi artık büyük şehirlerde ürkmeden yürüyenleri de tebrik ederim.Amaaaaan neyse işte yağmur yağıyor mutluyum.Yağmuru seviyorum ıslanmayı,ıslak toprak kokusu duymayı ,yağmurda camdan dışarı bakmayı,mümkünse kahve içmeyi ve şarkı söylemeyi seviyorum.
"Yağmur yağıyooo şakır şakır şakır,
Yarabi şükür şükür,
Yarabi şükür şüküüürrrrr..."

1 Kasım 2007 Perşembe

Kimim Ben???

Ben yetmişli yılların sonunu yakalayan,seksenlerin tam ortasına düşen,Heidi,Clemantine,Adile Naşit,Yakari,Çocuklarla Başbaşa ile büyüyen hala zaman zaman aklına TRT nin açılış müziği gelip bununla iş güç yapan,ailenin tek çocuğu olmanın hem tadını hem zahmetini çeken ,bazen evin prensesi bazen evdeki her şeyin sorumlusu olan, eve takdir /teşekkür getirmeye alıştırdığı için karnesi sadece yalın halde geldiğinde ilgi gören,herkesi kendi gibi zannettiği için çooook ama çok kazık yemiş ve gözü biraz geç açılmış boğa burcu,evli,eşine ve kızına aşık,az olsun öz olsun anlayışını benimseyen,zor kızan ama kızınca yerinde duramayan,yemeyi seven,hatta yemek için yaşayan,dışardan soğuk göründüğü söylenen(ki bu hoşuma gidiyor koruyucu kalkanım)ama içinde pek muziplikler ve yakınlıklar barındıran biriyim. Böyleyim işte tamda böyle