30 Aralık 2007 Pazar

Kelime oyunları-Kar-Umut-Mutluluk

"Yemin töreni ne zaman ?" diye sordu Öznur

"Bu cuma olacak inşallah" diye yanıtladı.Yavaşca sandalyesini geri atarak.

"Vay beee ne çabuk geçti bir ay görüyormusun.Darısı eniştemin başına " dedi gülerek.

"Aman kardeşim pek zor imiş evliyken asker yolu beklemek benden tavsiye işini gücünü değil askerliğini sor önce yapmadıysa yapsın öyle gelsin.Görüyosun işte şimdi bi de kız var.Çok zor çooook"

Akşam iş çıkışı rüzgar içine işledi.İnanılmaz bir soğuk var diye geçirdi içinden kar yağsada kırsa biraz.Zor attı kendini dolmuşa.Taktı ipodunu başladı cumayı düşünmeye.İstemeden dudaklarına yayılan gülüşünü yakaladı sona.Mutluydu hem de çok.Günler su gibi akıp geçerken şu bir ay geçmek bilmememişti.

Günler günleri kovaladı perşembe geldi çattı.Bir gün önceden gidip bir gece Konya da bir akrabalarında kalmaya sonra da sabah erken çıkıp Akseki'ye gitmeye karar verdiler.

"Annem gelemeyecek" dedi."Babam zaten hasta annem de hem kıza hemde babama bakmak için gelmiyor"

"kim kim gideceksiniz?"diye sordu Betül.

"Ben, kayınvalidem,kayınpeder bi de kuzenim" dedi."Daha önce hiç uzun yola çıkmadım o nedenle beraber kullanacağız arabayı."



Yola çıktıklarında içinde müthiş bir mutluluk ve heyecan vardı.Hemen teybe güzel bir kaset taktı.Yolda olmayı güzelleştiren şeylerden biri de müzik dinlemek diye düşündü.Arabadakileri umursamadan başladı yüksek sesle söylemeye.Öylesine mutluydu ki içinden dolup taşan sesi durduramıyordu,durdurmakda istemiyordu.Yolun yarısından sonra yavaş yavaş salınarak düşmeye başladı kar tanecikleri.Herşey muhteşem diye düşündü.Kar ne kadar soğuk olsada hep içimi ısıtır diye düşündü.Aklına eskiden yılbaşlarında yağan kar geldi.Okuldan eve döndüğünde henüz annesi işten dönmemiş olurdu.O gelene dek televizyonda izlediği Noel baba,uçan geyikler,süpriz hediyelerle dolu o güzel filmleri o filmlerin müziklerini hatırladı.İçi yine o günlerdeki gibi neşeyle doldu.Kar hızlanmaya başlamıştı.Şöför değişikliği yaptılar.

Bitmek bilmeyen yol karın yağmaya başlamasıyla nedense birden bire daha çekilir hale gelmişti.



Sonunda Konya'ya vardılar.En son yine bir düğünde görüştükleri akrabalarıyla görüşecek çok şey birikmişti.Ama o konuşmak istemiyordu aslında bir an evvel uyuyup bir an evvel uyanmak ve yola çıkmak istiyordu.Gece uzadıça uzadı.Yeni tanışan kuzeni ile herkes çok iyi anlaşmıştı.Sohbet bitmek bilmedi. Bir ara balkona attı kendini.Hiç bilmediği bu şehir karlar altında ne de güzel gözüküyordu gözüne."Aslında yarın bugünden daha güzel olacak"diye geçirdi içinden.Hele eve vardıklarında Asya'nın yüzündeki o ifadeyi görecek olmak onu çok heyecanlandırıyordu.
Ufff ya yatalım artık dedi belli belirsiz.

Yere serilen yer yataklarında bir tarafında kayınvalidesi bir tarafında yengesi yatarken sanki ertesi gün sevgilisiyle buluşacak bir genç kız gibi heyecanlı,mutlu ve sabırsızdı.

25 Aralık 2007 Salı

ŞANSLI

İş arkadaşlarınızı severmisiniz??


(: O


Dikkatli cevap verin çünkü gerçekten verdiğiniz cevaba göre hayatınızın önemli bir kısmı hakkında değerlendirme yapmış olacaksınız.


Gündelik yaşantımızın uzun ve önemli bir bölümünü onlarla geçiriyoruz,ailemizden çok görüyoruz onları ve çoğu zaman ailemizle paylaşmaya vaktimizin olamadığı şeyleri onlarla paylaşıyoruz.


Zordur uygun kimyayı yakalamak çalışırken.Çünkü iş öyle bişeydir ki insanlar çalışırken değişir.Kimi pek bir uysal, olur kimi daha bir hırslı.Normal hayatta belkide iyi arkadaşınız olan biri iş hayatında anlaşamayacağınız biri olabilir(yanılıyor olabilirim yanlışsam düzeltin lütfen).Ama iş hayatında iyi arkadaş olabildiğiniz birisiyle gündelik hayatta da iyi arkadaş olma şansınız çok yüksektir bence.

Aslında önemli olan sevmek değildir öncelikle belkide.Saygı duymak ve gerektiği gibi davranmak sevmeyide getirir beraberinde.

Ama karşılıklı olanı...

Eğer siz saygısızca davranmıyorsanız kimseye birilerinin kalkıp size öyle davranmasını kabul edemezsiniz.Ya da siz yükleniyorsanız sorumlulukların büyük kısmını istersiniz ki sizinle beraber olması gerekenlerde iyi/ kötü her zaman sizinle beraber paylaşsınlar sonuçları. İyi olduğunda ön saflarda yer alıp kötü olduğunda köşe bucak kaçmasınlar. Ya da siz paylaşıyorsanız bildiklerinizi kaprissizce "biliyorum ama meşgulüm,biliyorum ama şimdi olmaz"ı duymak istemezsiniz.

Zor iştir iş hayatı ve iş arkadaşları. Ama uygun kimyayı yakaladınmı, korkusuzca sırtını dönebildin mi arkadaşına veya dönebildimi arkadaşın sana kafan rahat olur,mutlu olursun ve hepsinden önemlisi ŞANSLI olursun



22 Aralık 2007 Cumartesi

İyi Bayramlar


Nihayet tekrar burdayım.Bayram öncesinde eğitim,bayram hazırlıkları, internetsizlik,bilgisayarsızlık gibi nedenlerden dolayı bir bayram yazısı bile yazamamıştım.Efenim herkesin bayramı kutlu, mutlu olsun...
Bu gün bayramın üçüncü günü. Hatta saate bakınca muhtemelen yazmayı bitirdiğimde dördüncü günü olacak.
Doğa yoğun gezme trafiği nedeniyle, aksayan uyku düzeni sebebiyle (aa ne yazdım yav garip oldu)bu gün hiç uyumadı. Yine bu sebeple ( :) ) bu akşam saat sekiz civarlarında bayılıp gitti.Gerçi saat başı kalkıyor ama yinede gelen gidenden sonra ortalığı toparlamak adına iyi oldu erken yatması.
Kedicim yayınların içine gömülmüş durumda.Güzel biten maç sonrasında klasik sunum ve ders hazırlıkları.Bende ortalık topladıktan sonra şimdi blog blog geziyorum işte.
Bayram güzel geçiyor.İlk gün dede,anne, baba ziyaretleri ile geçti.Dünde yine bulabildiğimiz herkese gittik.Ben bayram gezmelerini pek severim.Çünkü bayram dışında insanın gerçekten pek vakti olmuyor öyle her yere gitmeye yada herkesi görmeye o nedenle bence bayram hem ziyarete gidenler hemde gelenler için çok güzel bir zaman,bir vesile işte.
Doğa'cım pek mutlu. Hatta her sabah kalkıp giyinip bir yerlere gitmeye pek alıştı.Kalkar kalkmaz nereye gidiyoruz diye soruyor:))
Ben kitabımı bitirdim.İlk defa Elif Şafak okudum desem umarım komik olmaz.Denk gelmemişim demekki.
"Baba ve piç" okumayanlar için söyleyeyim güzel akıcı bir kitap.Ama ben okurken bir yerden sonra tahmin ettim desem umarım ukala demezsiniz.Hatta emin olmak için sonlardan da biraz okuyup kontrol ettim itiraf ediyorum:))
Bak aklıma geldi ben "Şeytan yemini " hakkında da yazacaktım ama unutmuşum.Neyse madem geçti şöyle özetleyeyim;yine yapmış yapacağını.Süpper bir kitap olmuş.Polisiye seviyorsanız mutlaka okuyun derim.
Bu arada Elif Şafak'ın yeni kitabını okumaya başladım."Siyah süt".Mevzuu ilgimi çekti;).Loğusalığında depresyonun dibine vurmuş biri olarak, okuduğum ve okuyacağım şeylere uzak olacağımı sanmıyorum.Hatta zannediyorum okurken "aaa bende böyleydim yaşasın yalnız değilmişim" demek için okuyorum galiba.
Onu unutmayayımda bitirince yazayım bari, hatta şöyle derleme bir kaç loğusalık anımımı yazsam.
Garip bir bayram yazısı oldu okurken farkettim:)
Bayramdan girip kitaptan çıkmışım:)
Madem öyle birkaç karikatürle bayrama dönüş yapayım tekrar herkesin bayramı kutlu olsun.Sevgiler...



14 Aralık 2007 Cuma

Kanlı Nigar(Felekten Bir Gece)



Geçen hafta eski iş yerimden kızlar ayarlamışlar bu tiyatro oyununa biletleri.Sağolsunlar bizi de unutmamışlar.Haber verdiler.Bizde atladık hemen geliriz diye.Ve dün gece felekten bir gece çaldık böylece.
Oyun saat sekizde başladığı ve tiyatro sahnesi de bizim iş yerine çok yakın olduğu için eve gitme gereği duymadan kedibeyle işten sonra attık kendimizi bir alışveriş merkezine.Önce güzelce karnımızı doyurduk.Sonra eni konu gezdik koca merkezi.Doğa olmadan gezmeye alışkın olmayan ben için biraz afallama durumları oldu tabi.Nede olsa onu da alalım bunu da alalım diyen ve her şeyi market arabasına atan bir ufaklık yoktu yanımızda.Herşeye baktım ama herşeye.Gerçi sürekli bebek reyonları ve listelenmiş şeylerin dışına çıkmayan, çıkamayan(zamansızlıktan) ben için oldukça öğretici bile oldu bu gezi.Mesela bir kilo papaya'nın 99 milyon olduğunu öğrendim ki ne mutlu bana:)))
Neyse efendim kendi gezmemiz bitip bizde artık yeter bir yere oturalım diye düşününce Arcadium'a gitme kararı aldık kedibey ile.Kedibey herkes ordadır zaten dedi bende güldüm Arabayı tiyatronun önüne park edip şu canım soğukta birazcık yürüdükten sonra Arcadıum a vardık.Gerçektende üst katta herkes bizi bekliyordu sanki.Yaklaşık 15 kişilik grup hep beraber gelmişlerdi.1-2 aile eksikti sadece.Ve tiyatro öncesi iyide oldu bu buluşma(!).
Dönüşde yürümedik valla.Ben klasik rezerve koltuğumda Hülya hocamla, kedibey de arkada bol muhabbetli kısa bir yolculuktan sonra vardık tiyatro salonuna.
Sonra orada da bir sarılma, kucaklaşma,öpüşme faslı ile girdik salona.Ben giderken "bak şimdi bu dümbükler en güzel biletleri almıştır,kenara atmışlardır bizi" diye hafif hafif söylenirken hiç de öyle olmadığını gördüm.Biletler sahneye en yakın ve koltukların ortasında bir yerde çıkınca kalkıp herkesten "ya arkadaşlar yanlış düşünmüşüm affedin beni.Böyle böyle dediydim ben sizin için" diye kısa bir konuşma yaptıktan sonra hep beraber döndük oyuna.(Ama dönmeden şunu söylemeliyim.Aramızda en bilinçli seyirci Sarı dır.Söylemeden geçmeyim dedim;) )
Tek kelimeyle "MUH-TE-ŞEM"
Oyunu sanırım özetleyebildim.Gerçekten muhteşem bir oyundu.Nigar,Abdi,Narçın,Nigarın kızları,Arap bacı,Lazoğli:),hepsi harikaydı.Hımmm müzisyenleri unutmayayım onlarda muhteşem çaldılar.Kapı gıcırtısına dayanamayan ben için harika bir oyundu.Gerçi bir ara müzisyenlerden biri 5-10 dakka kestirdi ama insanlık hali.
Bu oyuna gidin,gittiyseniz bile lütfen tekrar gidin.Gitmeyenlere tavsiye.Ankara'daysanız sahne çok güzel(ben ilk kez Çayyolu tiyatrosuna gittim )heryerden rahatlıkla izleyebilirsiniz ama özellikle ya önlerden ortalardan yada çok arka olmamak koşulu ile yanlardan bilet alın.Çünkü oyun neredeyse interaktif bir oyun ve Abdi ile çok eğlenebilirsiniz.Karşılıklı konuşmalar,seyircilerin oynaması,sorulan sorular,okunan maniler hepsi hepsi muhteşem ve çok keyifliydi.
Geceden çıktığımızda herkesin ağzı kulaklarındaydı.Ve çok doğru bir seçim olduğunu düşünüyordu herkes ki bu pek kalabalık gruplarda olmaz.Mutlaka beğenmeyen çıkar(bazen küçük gruplarda bile çıkar).Düşünün işte herkes memnundu.
Gidin mutlaka gidin...

11 Aralık 2007 Salı

...

Yavaşca araladı gözkapaklarını.Gecenin ortasında bir yerlerde yine içindeki ses konuşmaya başlamışken tüm uykusu zaten saatler önce terk etmişti onu."Yok" dedi "yine sessizce dönüp durmanın bir faydası yok en iyisi kalkmak".Yavaşca, hiç ses çıkartmadan kalktı.Önce pencereye gitti.İçindeki sıkıntıyı atabilmeyi ne çok isterdi.Sokak bomboştu.O saatte kediler bile terketmişti kaldırımları.Yavaşca komidinin üstündeki sigara paketine uzandı.Onuda yanına alıp mutfağa geçti.Geçerken annesinin kapısını araladı.Yaşlı kadın hem evde hem fabrikada yeterince yorulduğundan olsa gerek öyle derin uyuyordu ki.Umarım kalkmaz diye geçirdi yinede içinden.Canı hiç konuşmak istemiyordu.
Yıllardır sırtında taşıdığı yük onu gün geçtikce daha suskun biri yapmıştı.Dışardan suskunlaştıkca içinden gelen sesin ne kadar güçlendiğini o da biliyordu.Ama yapacak birşey yoktu.Son 12 yılda anlamıştı ki insan dilini sustursa bile vicdanını o kadar kolay susturamıyordu.
Mutfak masası her zaman ki gibi yatmadan önce tertemiz bırakılmıştı.Bir çay tabağı bulup oturdu masaya.Önce bir sigara yaktı. Sokaktan gelen sarı ışık altında tahta evleri ne kadarda hüzünlü görünüyordu."Daha ne kadar sürecek "diye sordu kendine."Yeterince acı çekmedim mi?"
"Ya onlar dedi sonra onlarda çekmedimi seninle ne hakkın vardı" dedi o lanet ses yine.
"Ben istemedim" dedi "istemedim böyle olsun.Çok pişmanım..."
"Oh ne ala" dedi içindeki ses."İstemedim de,üzüldüm de olsun bitsin.Yok küçük bey yok böyle yırtamazsın bu sefer.Bırakmayacağım peşini.Kimseyle konuşmasan da benimle konuşmak zorundasın.Beni susturamazsın.Sen sustukça ben daha çok konuşacağım.Taaa ki sen konuşana dek.Birilerine gerçekten pişmanlığını anlatana dek sırtının kamburu,başının belası olmaya devam edeceğim.Ya sen cesaretleneceksin ya da ben seni öldüreceğim."
Bir anda nasıl terlediğinin farkına vardı.Sanki savaştığı, konuştuğu, kendi değil bir başkasıydı.Gücünün tükendiğini hissetti.Kalktı şöyle bir dolandı.alt kata indi.Bahçede kurumaya yüz tutan asmayı kestirdi gözüne.Niyeyse içini bir hüzün kapladı.Bir anda hıçkırıklara boğuldu.İstedi ama olmadı kendini durduramadı.Ağladı, ağladı, ağladı...
Sonra kalktı dizlerinin üstünden.Konuşmayacağını,konuşmayacağını,suskunluğunun devam edeceğini biliyordu.Ceketini aldı.Yavaşca açtığı kapıyı yine aynı özenle, yavaşca kapatarak, suskunluğuna gömüldü...

6 Aralık 2007 Perşembe

Kadınlar ve Erkekler



Kadınlar ve erkekler;

gerçekten farklılar.Belki birbirini tamamlamak için ,belki birbirini anlamamak için, belki de sadece birbirlerine aşık olmak için.

Niye farklıyız bu kadar?

Biz kadınlar daha dikkatli,daha detaycı,daha duyarlıyken neden erkekler daha kalın hatlara sahip.Bizim önsezilerimiz bu kadar kuvvetliyken onların ki niye bu kadar zayıf? Biz bir olayda sadece olanlarla değil sezdiklerimizle de fikir yürütürken, neden bu onlara saçma gelir.Neden sadece sanki herşey olduğu gibi olmuştur.Gerisi bizim hayalgücümüzdür??

Biz bazen sadece anlatma ihtiyacı içindeyken neden onlar çözüm bulma isteğinde.Bu çok can sıkıcı bir durum.Çünkü bazen kadınlar çözüm duymak istemez yada herhangi bir yorum.Sadece konuşmak ister.Derdini anlatmak anlatmak anlatmak...
Neden onların kızmak ,yanlış anlamak,yanlış anlatmak,yorulmak gibi hakları var iken biz bunları yaptığımızda "vıdı vıdı" oluyoruz.
Neden neden neden??



(Karikatür:Piyale Madra)

5 Aralık 2007 Çarşamba

Yol Macerası

Bu sabah canım servise yetişmek için koşmak istemedi.İtiraf ediyorum bunda havanın da payı var.Ben yağmurlu günlerde arabada müzik dinlemeyi seviyorum napayım:)
Eşimin sen kullanırmısın sorusuna cevaben "yok" dedim. "Bu gün kullanmak istemiyor canım".Sağa sola bakmak radyo kanalları arasında gezinmek daha cazip geldi.
Yollar birazda yağmur nedeniyle hafif kalabalıktı.Daha mesai kalabalığı başlamamıştı.(Sabahın köründe çıkmıştık yani)
Bilkent köprüsüne 500metre falan kala aniden trafik durdu.Tamam dedik garanti kaza var yoksa birden bire böyle insanlar ne yapacaklarını bilmez şekilde sağa sola savrulmaz.Ve birden bire trafik durmaz.Sağdan soldan bulduğumuz aralıklardan geçerken gördüğümüz manzara şu oldu.
En sağ şeritteki gri arabalı bayan Bilkent köprüsüne dönmeye karar vermiş ama dönüşe 3-4 metre kala vermiş galiba bu kararı çünkü sağ şeritte neredeyse durur hızda sağ sinyali yanıp sönerek bekliyordu.Tabi arkasından gelen arabalar sürekli sağa kırmak zorunda kaldıkları için ve sağda da zaten yeterince çok ve hızlı gelen araba olduğundan bir türlü başaramıyordu.(acaba ne yaptı??Aman boşveeer:) )
Neyse o kalabalığı geçtikten sonra önümüz bir açıldıki sormayın:)
Büyük mutluluk.
Bizim köprüye gelince otostop çeken çocukları gördük.Ben pek üzülürüm onlara zamanında bizimde oralarda o soğuklarda çooook beklemişliğimiz vardır.Hiç sevmem boş geçmeyi.Durduk.Ayol her zaman yolun ortasına atlayan arabayı durdurmaya çalışan çocuklardan pek rağbet görmedik.1 tanesi hariç gelip kimse binmedi."Bizi beğenmediler "dedim.Kedi güldü.Belkide romantik romantik beklemek istemişlerdir diye düşündüm sonra:))
Neyse öyle böyle geldik işte.
Bu arada aslında başka bişey yazmak için başlamıştım bu çıktı. ;)

2 Aralık 2007 Pazar

Kendim Ettim Kendim Bulduuummm



Şimdi önce başlığa sonra resme bakıp ne alakası var diye düşünebilirsiniz.Efendim şöyle ki,
Yukarda görmüş olduğunuz resim bir Dewar'a ait. Bilmeyenler için kısaca söyeyeyim.Bu Dewar sıvı azotun naklinde ve saklanmasında kullanılan bir araç.Bizde de bu Dewar'ın 35 litreliğinden var ve onunla sistemimizi soğutmak için sıvı azot eklemesi yapıyoruz.Normalde dolusunu iki kişinin ancak kaldırabileceği bu zavazingo yu ben yaklaşık 10 gün önce içimden gelen Don Kişot'un sesini dinleyerek tek başıma kaldırdım.10-15 adım taşıdım ve yerden yarım metre yukarı kaldırarak bir yükselticinin üstüne koydum.Şimdi belim ağrıyor halilen ve şarkıda onun için.
Hafta sonu doktora gittim.Doktor bey filmlerime baktıktan sonra "bu sefer fıtık olamamışsınız ama lütfen bir daha denemeyin " dedi saolsun Sadece kas spazmı geçiriyormuşum.Bende önce bir önceki geceden kalan fıtık olmuş olabilme ihtimalimi ve korkularımı da alarak, sonra da bir eczaneye uğrayıp kremimi ve kas gevşeticimi alarak evime döndüm.
Mutluyum fıtık değilim.Ama kendime kızgınım etrafımda fıtıktan bu kadar çok çeken insan varken bu kadar dikkatsiz davrandığım için