26 Şubat 2008 Salı

Diyet,Spor,vs....

Ee olacağı buydu,o kadar bahar yazısı okuyup, bide üstüne bahar yazısı yazınca.
Neymiş efendim kuşlar ,böcekler,havalar ısınacak, montlar fazla gelecek..
Neee.... amanın nasıl yani şimdi bu kazaklar kabanlar çıkarılacak yine ortalıkta tişörtlerle ince ince montlarla gezilecek hatta ileri gidilecek yarın birgün denize girilecek ee halilen mayolar, bikiniler.
Beni bir korku aldı a dostlar.Bu kiloyla değil yüzmek, suyun azcık içine bile giremem ben, su üzerinde asılı kalırım.Bu nedenle hafta sonu itibariyle kilo vermeye karar vermiş durumdayım(bu öğlen yediğim kocaman karışık sandviç asla sözümü bozduğumu göstermez ama dimi...dimi?dimi..)
Aslında çalışmalarım başladı bile arkadaşlar.Bir ara sessiz ve derinden Tubikkonun DKZ grubunu deneyim dedim.Iııh olmadı bu rahatlatan tavsiyeler dahada bir rehavet çöktürdü üstüme.(aslında bu durum bu yöntemle kilo vermeyi başaranları gözümde dahada bir saygın hale getirdi.Tavsiye ederim bi deneyin. bende olmadı diye sizdede olmayacak diye bişey yok.Arıza bende olabilir.)
Ben tekrar kendime işgence yaptığım sporlu günlerime döneceğim.Aslında spor yapmak işgence değildir arkadaşlar siz bana bakmayın.Spor güzel bir alışkanlık ve bir yaşam biçimidir.(kötü örnek olmayayım)Ha bana işgence gibi geldiği doğrudur fakat başlayana dek.Çünkü başlaya kadar homurdanan ben başladıktan sonrada hız kesemem.Saatlerce yürüdüğüm arkadaşlar tarafından spor aletlerinden zorla çekilerek uzaklaştırıldığım ve spor sayesinde fit olduğum zamanlarımda olmuştur benim.Ama başlamayı sevmiyorum.Aslında spor salonlarını,spor salonlarında iki arda bir derede(ben hep öğlen aralarınıda gitmiştim belki akşam gitsem severdim bilemiyorum ki?)giyinip soyunup koşturup duş alıp vs...vs...vs...,spor salonlarına gitmek zorunda olduğum günler olmasını sevmiyorum.
Bu nedenle yıllardır evde spor yapsam diye hayal eder dururdum.Ve bu hayalimde kedibeyin az kafasını yememişimdir.Bir koşu bandı alalım diye.Nerden baksan tam 13 yıldır tanıyoruz birbirimizi ve bu 13 yılın rahat 10 yılında ben koşu bandı hayalleri kurdum.O ise beni "koşacaksan parkta bahçede koş ne işin var evde ben zaten spor salonlarında koşanlarıda hiç anlamam" diyip diyip geçiştirdi beni.Kendisi spora pek meraklıydı.Özellikle iyi bir basket oyuncusu olduğunu söylemeden geçemem.Saatlerce basket oynar hiçde yorulmazdı.Sonra o da bana çekti.Körle yatan şaşı kalkar misali basket topunun yerini bile unuttu.Şimdi sporla ilgili tek aktivitesi televizyonun karşısında zaman zaman ayakta, zaman zaman diz çökmüş şekilde futbol maçı izlemekle sınırlı.
Bir süre yürüyüşlere çıktık beraber.Eşofmanları giyip sabah sabah attık kendimizi yollara(hafta içi bile.. Düşünün artık)Uzun soluklu olamadı tabi.İkimizinde pili yavaş yavaş bitmeye başlayınca çaktırmadan mazeretler bulduk.Ve yürüyüş planları en son Doğa'nında hayatımıza katılmasıyla son buldu.
Birkaç gündür hayatımızda yeni bir spor aleti var.Twist and Shape. Aslında bu periciğimin bloğunda gördüğüm ve uzun süren acabalardan sonra aldığım bir alet.Bu günlerde bizde pek revaçta.Bir kere Doğa üstünden inmiyor.Sabah kalkıp ilk iş önce tartıya çıkıyo ve klasik "biraz kilo almış gibiyim" dedikten sonra(artık nerden duyduysa??kesin televizyondan) TaS in başında alıyor soluğu.Ondan kalan vakitlerdede ya ben ya da kedibey üstünde oluyoruz.Garip bir rekabet bile başladı aramızda."Kaç tane yaptın??,Kaç kaloriymiş??,Yedin keki böreği geldin twist twist olmazki"cümleleri çok sarfediliyor.
Bakalım bunun ömrü ne kadar olacak?Spor salonlarını sevmeyen ben kendi salonumda bununla ne kadar ilerleme kaydedeceğim göreceğiz hep beraber.

24 Şubat 2008 Pazar

Kelime Oyunları-Bahar,Cemre


Bundan tam 30 yıl önce bir mayıs günü doğmuşum.Belkide bu yüzden baharları çok severim.İlkokuldayken ezberletilen mevsim şiirlerindeki kiraz mevsimini.


Çiçeklerin tomurcuklanışını,sabahları tatlı tatlı serinlikle beraber ılık ılık esen rüzgarı.


Üşümemek için aldığım montun öğlen fazla gelmesini.


Köşedeki leylağın çiçekler açmasını ve kimseyi umursamadan dakikalarca sokak başında durup uzaktan uzağa koparmaya kıyamadığım leylakların kokusunu içime çekmeyi.


Sakaryada dolaşmayı severim.Bahar gelince cıvıl cıvıl olur orası.Her yaştan genç orda toplanır.Koşturmaca artar.Giden kışın ardından herkes kendini oraya atarya onu severim.


Yağan yağmuru severim.Toprak toprak kokan.


Bütün kış korka korka açtığım camı,balkon kapısını korkusuzca sonuna kadar açmayı severim sabah ilk iş.


Bir mayıs günü doğmuşum ya ondan herhalde hep torpil geçerim Mayıs'a en çok da onu severim. Şiirlerdeki kiraz ayını

21 Şubat 2008 Perşembe

Gökkuşağı(Güneşin Çocukları-Sevim Ak)

Her ne kadar yandaki kitap görüntüsünü henüz değiştirememiş olsamda kitabım bitti:)
Şimdi Sevim Ak'ın 2004 yılında Can Yayınlarınlardan yayınlanmış olan Güneşin Çocukları adlı kitabını okuyorum.Şimdiye kadar okuduğum kitaplar hakkında hep kendi fikirlerimi ve hislerimi yazmış olsamda henüz başlarında olmama rağmen bu kitap hakkında bişeyler yazmış olmak istedim.Çünkü çok güzel bir kitap.Kitap 2000 yılında İLKYAR,ODTÜ,TEGV ve ODTÜ kolejı destekli "Gezici Deneyler"projesinden sonra Sevim Ak'ın ordaki anıları ve resimleri ile dopdolu harika bir kitap içinde inanılmaz güzellikte anılar var.Okurken sanki yıllar öncesinde olmuş gibi gelen olayların imkansızlıklar nedeniyle ve değişmeyen şartlar sayesinde doğuda yakın zamanda(4-8 yıl önce)durumun ne halde olduğunu görebiliyor ve kardeşini seç kampanyasına dahada bir önem veriyorsunuz.Aşağıdaki alıntı kitaptan.İçi daha çok güzellikler ve hüzünlü anılarla dolu.Tavsiye ederim:))

Çocuklara Toto ve Şemsiyesi adlı kitabımdan Gökkuşağı öyküsünü okumaya başladım.Toto annesinden gökkuşağının altından geçen herşeyin tersine döneceğini duyunca patlak topunu,zayıf aldığı matematik ödevini,kırık oyuncaklarını,kız arkadaşının asık yüzlü fotoğrafınıbir torbaya koyar,gökkuşağının altından geçmek ister.
Öyküden sonra çocuklara sordum:"Siz gökkuşağının altından neyi geçirmek istersiniz?"
Karmakarışık,tozlu saçlarının arasından yaldızlı tokası parlayan kız,
"Delik ayakkabılarımı...Parlak,topuklu ayakkabılara dönermi??"
"Babamı...Babam inşaattan düştü,sakat kaldı"
"Kardeşimi..Doğuştan sağır,duyabilse"
"Metin'i rakip takımın kalecisi,hiç gol yemiyor.."
Demin karşı duvardaki kızlara anlamaz diyen çocuk elini kaldırdı:
"Ben ablalarımı değiştirmek isterim"
Parmağı karşıdaki kızlara çevriliydi şimdi.
"Onlar benim ablalarım"
Şeftali yanağını okşadım."Nasıl olmalarını isterdin "dedim.
"Erkek olmalarını isterdim.Babam okula yollardı onları o zaman"
Okula sırtını dönmüş yaşlı bir adam yün eğiriyordu.Bir omzunda siyah,bir omzunda renkli bir ip çilesi geçirmişti.Başının üstünde griye çalan sis bulutu dört dönüyordu.
"Dedem"dedi kızlardan biri.
"Çağırsana....Bize eski masallardan birini anlatsın"
Çocuk kaşlarını iyice yukarda gerdi.
"Dilsizdir o"dedi.
"Çok çalışır"dedi yaldızlı tokalı kız."Siyah ipi eğdiğinde gece,renkli ipleri eğdiğinde gündüz olur"
Yaşlı adam renkli iplerden bir gökkuşağı örmüştü.

18 Şubat 2008 Pazartesi

Kelime oyunları-Ayna

Üstünde mavi kalın pijamaları öylece oturuyor orada.Üstünü alelacele kapattığı yeşil örtülü çift kişilik yatağın orta yerinde.Tam karşısında uzun upuzun ama dar bir ayna.Bağaş kurmuş yavaş yavaş sallanırken kucağında yastığı.Yok canım bu ben değilim herhalde diye geçiriyor içinden.Bu saçları dağınık, makyajı akmış, bu kilolu kadın ben olamam.Ben hala aynalara bakmadığımda uzun, koyu kestane saçları olan ,kahkülleri önüne dökülen, şirin küçük kızım diye düşündü.Ne zaman oldu tüm bunlar ben ne zaman bu kadar yaşlandım.Peki neden dedi neden her aynaya bakmadan kendimi düşündüğümde aklıma gelen yüz bu değil neden alışamadım neden yıllar öncesinde kaldım da bugünlere varamadım diye düşündü.Uzandı yandaki komidinin üstünden bir ıslak mendil aldı.Önce akan göz boyasını sildi.Sonra bir ikincisiyle tüm yüzünü.Hadi kızım hadi dedi.Düşünmeye devam edeceksen geç kalırsın ona göre.Önce dizlerinde, çiçekli, güzel mavi bir elbise giydi..Sonra özenle taradı,topladı saçlarını.Sonrasında başladı rutin işine.Önden bir nemlendirici.Sonra bir aydınlatıcı sadece gözlerinin altına .Onları sürerken diline bir şarkı takıldı."Hani herkes arkadaş hani oyunlar sürerken..."sonra dikkatlice gözlerini boyadı,rimelini sürdü.Allık her zaman ve mutlaka dedi hafifçe güldü yavaş yavaş tanıdık gelmeye başlayan yüze daracık aynada.Rujuda sürdünmü hazırsın diye düşündü.Hayalindeki olmasada tanıdık bir yüzdü aynada gördüğü.Az yüksek topuklu terliklerini geçirdi ayağına ve son olarak çantasını alıp kapıdan çıkarken hala mırıldanmaya devam ediyordu"Eskidendi eskidendi ahhh çok eskiden...."

14 Şubat 2008 Perşembe

Kutlama...

Sevgilisi olanın olmayanın,


Olup da yok gibi olanın,


Yok da var gibi olanın,


Olmayıp çok isteyenin,


Oluyo da noluyo diyenin,


Olduğu için çok mutlu olanın,


Olmadığı için çok mutlu olanın,


Onsuz olamayanın,


Onunla hiç olamayanın,


Herşeye rağmen yüreğinde her daim aşka yer olanın


Kısacasi herkesin sevgililer günü kutlu olsun.

Fincanın etrafı...

Çok sıcaktı hemde çok."Hem sıcak hemde nemli nasıl yaşıyorsunuz siz burda" diye sordu.Güldü."Aman şekerim ne sıcağı sen bide Ağustosta gör burayı" dedi."Hadi gel Y/K/M ye girelim kliması var oranın".Kendilerini Y/K/M'ye atmaya çalıştılar ama ne fayda herkes aynı şeyi düşünmüştü galiba içerisi dışarısından kalabalıktı."Mersinde böyle işte" dedi uzun kıvırcık kapkara saçlı kız."Herkes bunalınca kendini klimalı bir yere atar.Biraz dolaşalım da çıkarız.Alışverişi yapalım da öğretmen evinde babamlar orda buluşacağız."
Y/K/M de biraz soğudular.Sonra düştüler yola."Mersin bide sıcak olmasa çok sevdim ben burayı" dedi kumral uzun saçlı kız."Güzel bir yermiş.Belkide sen burdasın diyede olabilir arkadaşım" dedi sonra.Gülüştüler.Sıcak da olsa kolkola girip attılar kendilerini daracık sokaklara.Gezdiler, gezdiler.Et aldılar,patlıcan aldılar,maydonoz aldılar..... aldılar, gezdiler, aldılar, gezdiler ve kendilerini eve attıklarında çırılçıplak yerlere basarak ve tüm pencereler açık olmasına rağmen esmeyen bir havada biraz serinlemek için banyoya attılar kendilerini.Kumral kız seslendi."Yaaaa ben bu pantolonu çıkaramıyorum".Kapkara saçlı kız koştu geldi."Ben dedim ama dimi sabah sana kot giyme yakar,yapışır" diye."Hadi bakalm zıpla" dedi ve pantolonun ucundan çekmeye başladı.Kara saçlı kız çekti kumral kız zıpladı.10 dakka uğraştılar sonuca ulaştıklarında ikiside banyoda yere yatmış hallerine gülüyorlardı.Biraz ferahladıktan sonra mutfağa koştular.Anne "gelmeyin hadi burası cehennem gibi" dedi "balkona kurun sofrayı birazdan herkes damlar hadi hadi oyalanmayın".Gerçektende 5-10 dakika sonra ev ahalisi toplanmaya başladı.Dayı gelir gelmez mutfağa girdi.Baba kadehini alıp balkona oturduğunda hafif hafif denizden esen rüzgar başlamış akşam kızıllığı çökmüştü.İçeri seslendi.Kızım aç bakalım şu Kubat'ı sesi gelsin.Herkes sofraya oturduğunda güneş tamda batmak üzereydi.Yemekler yendi,türküler söylendi,bol bol gülündü,bol bol sohbet edildi.Herkes için sıradan bir akşamdı ama kumral saçlı kız için özeldi.Gece olupta kapkara saçlı kızla çıplak yere yan yana serilmiş yer yataklarına yattıklarında hala türküler vardı mırıldandıkları "fincanın etrafı yeşil aman aman"....

11 Şubat 2008 Pazartesi

Efendiiii efendiiiii ;)

"Yedi çifti evlendirdin mi onlarda mutlu oldularmı cennete gidersin" der annem hep kendini savunurken.Pek de sever böyle çöpleri çatma işini.Aslında bu iş ben kendimi bildim bileli bizim evin en ateşli tartışma meselelerinden biridir.Babam her zaman karşıdır böyle şeylere"İyi olursa Allahtan kötü olursa senden bilirler yapma ,etme hanım "der hep.Annemse bu lafı pek ciddiye almaz açıkcası."Bak hadi 13 olacak bir çift daha yapayım sanada yer bulacağım" diye geçiştirmeye çalışır.Napsın can çıkar huuy çıkmaz derler ya o hesap.
Gerçekten de kaç kişi oldular bilemiyorum ama ard arda sıralayabileceğim en az 10 çift var bende:)
İnsanları iyi analiz ettiğinden mi yoksa şansından mı bilemiyorum ama daha boşananıda olmadı (Allah korusun canım şaka şaka..)
Benim se anamın kızı olarak bu konuda çok becerikli olduğum söylenemez.Ben babamın kızıyım galiba bu işlere pek bulaşmam.Karışmayıda istemem.Sonuçta herkes evlenecek yaşa gelmişse eşinide kendi bulabilir diye düşünürüm hep.(İstisnalar hariç.)
Şimdiye kadar sadece tek bir denemem(iz) oldu oda tuttu valla.Oysa bugünlerde kendilerine bir şans vermelerini istediğim bir çift var.Oğlumuz gönüllü ama kızda henüz tık yok.Sebebi ise çok enteresan geliyor bana."Çocuk çok efendi"
???!!!!!!
Nasıl yani.?
Hani çakal olsa anlayacağım,kumar düşkünü,çapkın,terbiyesiz,kabadayı falan dese eyvallah ama suçu sadece "efendi" olmak.
Şimdi benim sorgulamak ve anlamak istediğim nokta şudur.Bu dünyada birçok kadın şiddetten yana dert yanıyorsa,bir çoğu evine barkına uğramayan bir adamla mecburiyetlerden dolayı evlenmiş ve hergün kahroluyorsa,kimileri eşlerine güvenemiyor ve her an tetikte dolaşıyorsa,efendi olmak bir suçmudur?

Olur mu?

Olurmu gerçekten?
İnsanın içi yüzüne vururmu?

Kelime Oyunları-Özgürlük

Özgürlük....
Ne zor kelimeymiş bu özgürlük.....
Neler neler var aklımda...
Hapishaneler...
İçi- dışı farklımı sanki?Orda dört duvar, dışarda sorumluluklar.Kim alıp başını gitmiş ki bir sabah aniden kalkıp.
Düşünceler....
Kim söylemiş herşeyi apaçık yada söyleyeni kim kovamamış dokuz köyden ya da çekip vurmamış..
Vatanım...
Kimler ölmüş kimler savaşmış kanının son damlasına kadar.Özgürce nefes alabilmek için bu topraklarda..
Özgürlük...
açık denizlerde uçan bir kuş,
dörtnala koşan bir at,
ve rüzgarda dalgalanan bayrağım sonsuza dek...

6 Şubat 2008 Çarşamba

Kelime Oyunları-Ertelemek

Annemin çok ama çok sevdiği Tayfun Talipoğlunun bir şiiri aslında yaşamı ertelemek.Hayatındaki birçok şeyi sadece beni mutlu edebilmek adına erteleyen , herkes kendi hayatını yaşasa da ertelemekten asla vazgeçmeyeceğini bildiğim ve umarım birgün bende senin yarın kadar anne olabirim dediğim annem için yazıyorum buraya..

YAŞAMI ERTELEMEK
Beni her ölüm etkiler tanımasam bile
üzülürüm yitirilmiş ümitlere...
Hiç gerçekleşmeyecek ideallere...
Yaşanmamış sevgilere üzülürüm,
Bu yüzden korkarım yaşamı
ertelemekten,
Ne yapılması,ne söylenmesi gerekiyorsa
söylenmeli,yapılmalı
Seviyorsanız,sevdiğinizi bugün söyleyin
Sevdanızı bügün yaşayın
İşinizde yapılacak ne varsa bir an önce
yapın,yarın çok geç olabilir
Bir anda bitebilir herşey
Yaşamak için acele edin,bence kısa
yaşamışlıklar,yaşanmamışlıklardan daha
iyidir
Geriye dönüp baktığınızda "keşke"ler
çoğunlukta olmasın
Uzun vadeli hedefler için bile bugünden harekete
geçmeli yarınlar çok uzakta
olabilir
Daha okulda başlamıyormuyuz ertelemeye yaşamı
İlk hedef kolej,sonra üniversite
Hep yarına yatırım bugünü sonra yaşamamacasına
İşe gireyim sonra...
Evleneyim sonra...
Çocuklar büyüsün sonra...
Emekli olayım sonra...
Sonra...
SOnra...
Sonra...
Bir sürecin başında ortasında yaşam her an sona
erebilir,sonrası
olamayabilir
Fedakarlıklar güzel ama unutmayalım"Herkes kendi
hayatını yaşar"

Tayfun Talipoğlu

4 Şubat 2008 Pazartesi

Kan Bankası

Adı: K....Y.....
daha dört yaşında öyle tatlı öyle güzel ki ,gözlerinde bir heyecan ,farkında değil henüz koskocaman bir kalp ameliyatı geçireceğinin.Televizyonun başında ,elinde balonu, çizgi film seyrediyor ve bulduğu bir kaç arkadaşıyla heyecanlı heyecanlı bişeyler konuşuyor.
Kalbinde iki büyük delik varmış ve kalp kapakcıklarında problem.Tek tek anlattı annesi babası.Daha 4 aylıkmış ilk ameliyatını olmuş.Şükür ki kapanmış delikler.Ama şimdide bir zar oluşmuş kalbinde onu temizlemeleri gerekiyomuş.Bugün ameliyata girdi.Henüzde devam ediyor ameliyatı.
K... Y..... benim kan kardeşim.

Not:Bu yazıyı aman ne iyi yapmışsın kan vermişsin aferin sana desinler diye yazmadım.Yazma amacım şu bunu okuyan bir kişi bile şu siteye üye olur ve birilerinin kan ihtiyacına yanıt verirse diye yazdım.Lütfen ilgilenin...

1 Şubat 2008 Cuma

Çemberimde Gül Oya

Hüzünlüyüm bugünlerde neden bilmiyorum.Ama niyeyse aklımda hep aynı şey var.Hüzünlenince aklıma gelen ilk şey "Çemberimde gül oya"
"Çemberimde gül oya".Hamilelikten midir bilinmez her bölümünü salya sümük ağlayarak(iğrenç oldu ama gerçek bu)izlediğim ama izlemekten asla vazgeçmediğim hatta az ağlarsam beğenmedim hayatımın vazgeçilemezi.Bu gün bile youtube da en çok izlediğim şey.
Seviyorum ben o dönemi.Hayal meyal hatırladığımdanmıdır bilmem,ya da o dönemde yaşananlardan çok etkilendiğimden midir, zorluklarına rağmen insanların o garip sıcaklığını özlediğimden midir hep o dönemde yaşamış olmak istedim ben.
Hep içinde oldum ,hiç seyretmedim,hep yaşadım.Kendimden bişeyler buldum ve hala unutamadım ben "Çemberimde gül oyayı"
Garip değilmi?
Hala her sahnesi aklımdadır.Ama en çok "zamana direnmek ne mümkün Mehmet" cümlesi ve Mehmetin ölümünden sonra Yurdanurun kitap arasında bulduğu yıllar önce kendisine yazılmış birgün mutlaka sahibine ulaşacağı bilinen mektubu buluşunu hiç unutamam.
Çekimi,sahneleri,oyuncuları,hikayesi ve kurgusuyla yani herşeyiyle muhteşem bu diziyi unutmuyorum,garip değil mi?
Şaşıfelek çıkmazı,İstanbul yedi tepe,Çemberimde gül oya,Babam ve oğlum....
Hayata dair hüzünlü ama bir o kadar da güzel bu anılar için teşekkürler Çağan Irmak...