21 Aralık 2010 Salı

Allah Allah

Ne zaman çıkacak bu enginar ya ben bundan yapıp yemek istiyorum (hemde 2 gündür,hem de buraya yazmayı düşünebilecek kadar çok) :(

16 Aralık 2010 Perşembe

Yeni Yıl ve Arkadaşları :)


Sahnenin tozu yuttun mu bir kez ,bir daha iflah olmazsın diyorlar ya ne doğruymuş :)

Bizim ilk gösterimizi hatırlıyormusunuz bilemedim, ama ben ve bizim gönüllü anneler unutamadık.Uzun zaman oldu gerçi ama ,bu geçen zamanda, hep aklımızdaydı yine bir araya gelmek, yine bir oyun oynamak.

Geçenlerde yazarımız aradı.Yeni yıla özel bir oyunu olduğunu ve oynamak isteyip istemediğimizi sordu.Hepimiz atladık tabiiii "eveeeeet istiyoruz" diye.

Geçen hafta provalar başladı.Bendeniz "danalıktan" "eski yıla" terfi ettim.Yeni yılı, arkadaşlığı, yardımlaşmayı anlatan sevimli bir oyun ile yine hep bir aradayız.Provalar yine çok eğlenceli geçiyor.Kendi kendimize eğleniyoruz öncelikle.Bakalım çocuklarda bizim kadar eğlenecekmi 28 Aralıkta göreceğiz.

Yaşasın Tiyatro :)

10 Aralık 2010 Cuma

Sevgili Adsız

Siz daha önceki adsızmısınız bilemiyorum.Bir kaç hafta öncede yine sizin adınızda! birisi aynı uyarıyı yapmıştı.Zaman zaman bende girdiğimde aynı şey oluyor(facebook hesabım açıksa).O zamanda yoruma cevap olarak haberim olmadığını nasıl yapıldığını bilmediğimi ve nasıl kapatıldığını biliyorsanız yardımcı olup olmayacağını sormuştum o yorumu bırakan adsız arkadaşa.
Şimdi birde sorayım. Bahsettiğiniz sayfa veya başka açılan başka reklam sayfası ya da onun gibi sayfalar nasıl kaldırılıyor bilemiyorum.Yardımcı olursanızda sevinirim.
Teşekkür ederim

Not:Sadece adsıza değil yardımcı olabilecek herkese ricamdır.

8 Aralık 2010 Çarşamba

Neeeee !!! Do -"Fa-Re" - Mi ??


Gecelerimi gündüzlerimi bastılar bu ara saolsunlar.Aslında yazsam mı yazmasammı diye düşünmüştüm ki baktım Ela yazmış hem cevap vereyim hem de dertlerimi ortaya dökeyim diye yazmaya karar verdim :)

Bayram dönüşü özleşmişiz oda arkadaşımla oh sarıldık bayramlaştık.Ne güzel çay yapmış kendine bende aldım bir bardak,içtik...mis....bayram sohbeti falan derken bir evrağa ihtiyacım oldu.

Açtım çekmecemi oda ne.Küçük siyah bir nokta bana göz kırpıyor.E... bu ne diye sormamla regimin atması bir oldu.Malum şey bana ordan öyle bakıyordu.

Önce ihtimal vermedim aslında çünkü 3,5 -4 senedir burdayım,öğrenciliğimde burda geçti benim hani öğrenciyken bakımsızdı duyardık falan ama diyorum ya nerdeyse 4 yıldır burdayım hiç duymadım görmedim.Ne kendisini ne de marifetlerini.

Bir kuşku bir kaygı çekmeciyi az daha çektik.Aman yarabbim !!!

Alt çekmeceye de bakabildim ama üçüncüye hayır.Tansiyonum el vermedi.....

Bu ne yahu hayvanat tüm ailesini almış bize bayram gezmesine gelmiş sanki.Yahutta ne bileyim hanım çok zorlamış bey bey kalk bu bayram üst katlara gidelim hep evdeyiz hep evdeyiz demiş bay fare de hanımı kıramamış toplamış çoluğu çocuğu bize gelmiş gibi bir manzara.Kendi oturduğumuz odada bir tek benim masayı yuva edinmişler saolsunlar.Açık labda ise arkasını açık buldukları tüm dolapları.

Hemen haşetarla mücadele başladı tabii.

kartona sürülmüş yapıştırıcılarmı istersiniz, rengi kokusu cezbedici zehirlermi ya da anannevi metodlarla alçı& su karışımımı hepsi mevcut.

Bölümün her yerinde olmalarına rağmen bizim odaya ve laba koyduğumuz cezbedici zehirlerin sayısında azalma yok.Bu umut verici tabii.Ama yinede kafamızda soru işaretleri de yok değil.Sayıları giderek azalsa da !! yine bitmediler sanırım.

Geldikleri bahçenin camlarına yazılar yazdık "Camları açık bırakmayın" diye.Dikkat fare zehri yazısını asıp asıp sağa sola yemliyoruz.Ertesi sabah daha odaya girmeden zehir sayısı sayıyoruz.

Masalar bilgisayar ve kullandığımız herşey her sabah çamaşır suyu ya da dezenfektanlarla siliniyor.Kettle kilitli dolaba kaldırılıyor(bana kalsa buzdolabına koyacağımda )oda arkadaşım iyice çıldırdığım konusunda ısrar edince yapamıyorum :))

Bardaklar kullanmadan önce ve sonra çamaşır suyuyla yıkanıyor vs...vs.....

Yani anlayacağınız deli olduk.Ellerimiz yarık içinde çamaşır suyu ve dezenfektandan bir de sürekli takıp çıkardığımız eldivenler varki pudrası acayip rahatsız ediyor ama napalım.

Dodik hanım artık sabah akşam gelemiyor odaya dolayısıyla çok kızgın ama söylemedik.Söyleyip onu da korkutmak istemedik.

Az önce buraları temizleyen bey gelip iki meftamız daha olduğunu söyledi.Yemleyin hocam bol bol yemleyin siz diye de ekledi sonra.

Valla bazılarının dediği gibi "onlarda hayvan canım kedi gibi kuş gibi" diye düşünemediğim için üzgünüm,hem korkuyorum hem de kızıyorum.

Böyle işte...

Sonu gelirmi bilmiyorum umutluyum....


3 Aralık 2010 Cuma

Eskişehir

Gezelim mi beraber :)

Ankara yakınlığı sebebiyle ve tabii oda arkadaşımında tavsiyelerine uyarak bayramın son günü attık kendimizi yollara.

Bir kere Ankaradan gidiyorsanız kesinlikle hızlı treni tavsiye ederim.Yolculuk toplam 1,5 saat sürüyor.Oturdum, gazete okudum ,2 şarkı dinledim derken kendinizi Eskişehirde buluveriyorsunuz.Bilet fiyatlarıda öyle aman aman birşey değil.Otobüsten daha konforlu bir yolculuk için biz gidiş dönüş sadece kişi başı 36 lira verdik.Ayrıca Eskişehirde otobüs terminali şehir dışında kalıyor ama gar şehrin neredeyse merkezindeEskişehire vardınızmı yürümeye başlayın.Gezilebilecek yerlerin hemen hemen hepsi yürünebilecek mesafede.

Biz gardan çıktık ve önümüzde uzanan Atatürk caddesinden dümdüz Odunpazarına dek yürüdük.Eğer bu caddeyi kullanmayalım derseniz Adalar mevkiine geldiğinizde sağa saparak meşhur kanal yolundanda yürüyebilirsiniz.(O taraflar daha hareketli tabii)

Odun pazarını gezin tabiki.Kısa zaman evveline dek şehrin en emniyetsiz bölgesi olan Odunpazarı şimdilerde en çok gezilen yerler arasında.Aslında tam olarak bizim Çıkrıkçılar, Kale civarına benziyor.İçersinde restore edilmiş eski evler var bu evlerin bazıları kafe haline getirilmiş.Girip yiyip içebiliyorsunuz.Yine Odunpazarı evleri arasında Atlıhan el sanatları çarşısı var ki burada bir sürü ufak tefek hediyelik satan dükkanlar var.Aslında çoğunun içeriği aynı.Sadece 2 katta ahşaptan oyuncaklar eşyalar satan bir dükkan var.Benim favorim orası oldu.Eğer bir bebeğim olsaydı ya da Doğa küçükken gitmiş olsaydım,fiyatı oldukça uygun bir sürü ahşap oyuncak alabilirdim oradan :)

Atlıhan'dan çıkınca doğru Kurşunlu külliyesine gittik biz.Namaz vakti olduğundan içerisini gezemedik.Etrafında şöyle bir tur attık.Ancak külliyenin arka kapısından girince içeride bir lületaşı müzesi ve hediyelik el sanatları çarşısı bizi buldu(Gerçektende biz aradık onları bulamadık ,onlar bizi buldu gibi oldu :)) )


Aşırı kalabalıktan tüm dükkanları gezme yapılan herşeye bakabilme şansım olmadı ama lületaşı üzerine yapılmış ebru desenli kolyeler güzeldi :)

Külliyeden çıkarken bir de cam atölyesine rastladık .Küçük bir atölyede sanırım bir kaç cam ustası bir arada çalışıp bir sürü güzel şey(yüzük küpe anahtarlık nazarlık) yapıyorlar.O gün tek bir usta vardı.Bir çok insana çok şaşırtıcı geldi bu gösteri ama biz sanırım alışkanlıktan(bizim bölümün altında da var bir tane cam atölyesi ve kulakları çınlasın Ali abi hayal ettiğimiz her türlü düzeneği bir taraftan sohbet edip bir taraftan yaptığından ) biz şöyle bir bakıp çıktık :)

Yine Odunpazarında Osmanlı Evi var gidip görülebilecek.Bizim ilk ziyaretimizde bayram olduğu için kapalıydı.Ama normal zamanlarda isterseniz sadece girip gezebiliyorsunuz, ya da odalardan birini kapatıp yemek yeme fırsatınız var.Bence akşam yemeği için değerlendirilebilir bir yer.

Yine Odunpazarında Hayal Kahvesinin tam karşısında belediyenin açtığı kurslardan bayanların el emeği ürünlerini sattıkları küçük bir ev var.O kadar güzel şeyler vardıki ve fiyatları o kadar uygundu ki anlatamam.Ben kendimi uzun zaman çıkartamadım oradan dışarı.Ve sonunda mutfağımızda durması için aldığım baykuşa sıkı sıkı sarılıp çıkabilmeyi başardım :)

Yine Odunpazarı yakınlarında Cumhuriyet müzesi var gezebileceğiniz ama biz yine bayram münasebeti ile :) girmeyi başaramadık :)

Ama Odunpazarının girişinde Çağdaş Cam Sanatları Atölyesini gezmeyi başardık :).Gerçekten çok güzel eserler vardı içeride.Tavsiye ederim :)



Gelelim Adalar'a :) Venedikmiş İtalya imiş....O da neymiş canım, git mis gibi Eskişehir bin gondoluna gel :)Tabiii böyle söyleyince sorarlar "sen bindinmi "diye "istedim ama olmadı".Öyle bir sıra vardı ki, sıraya girsek değil o gün, ertesi akşama ancak binerdik herhalde.Bu durumda tabana kuvvet kenardan gezelim bizde deyip baştan başa turladık.Tabii gondola değil motorlara binme şansınız da var.Ama aynı sıra onda da vardı malesef.(Neymiş bayramda değil ara zamanda gidilmeliymiş.Bütün Ankara ordaydı sanırım:) )

Derken ben nerden aklımda kaldı bilemiyorum 222'ye gidelim diye tutturdum :) Ve gittikde ancak acemilik işte ,orada muzlu ya da çikolatalı waffle yemeden geri döndük.(bunu neden yazdım ....biz yaptık siz yapmayın,222'ye giderseniz waffle yemeden dönmeyin :) )

222 dönüşü görmek istediğimiz ancak haritadan yeri tam anlaşılmayan Haller Gençlik Merkezini bulduk sonunda ben görün en azından dinlenmek ve bir bardak çay içmek için uğrayın derim.Çiçek pasajına benziyor ama daha havadar ve güzel olanı bence :)Merkezin girişinde 2009 ve 2010 yılına ait resimler var.İnanılmaz bir değişim .Burası gerçekten meyve-sebze haliymiş yıkık dökük ve restorasyondan sonra çok güzel olmuş.

Ertesi gün rotamızı bilim&sanat ve kültür parkına çevirdik erken vakitte.Ankaradaysanız bilirsiniz.Mogan gölü&Göksu Göleti benzeri bir park.İçerisinde bir gözlem kulesi, korsan gemisi,Nuhun gemisi ve 16 ayrı kulenin bir arada bulunduğu kuleler var.Yalnız buraya gitmek istiyorsanız stadın yanından kalkan minibüsler var birde 11 numaralı otobüsler geçiyormuş.Bizim gibi taksiye binmenizi önermem.Çünkü yol parası bu durumda Ankaradan Eskişehir'e giderken verdiğiniz paradan çok daha fazla olur :) (ikide birde fiyatlardan bahsediyormuşum gibi oldu ama kolaylık olsun alternatifiniz olsun diye yazıyorum yoksa Varyemezliğimden değil yani ;) )
Biz bir gece kaldık Eskişehirde.Konakladığımız yer için tık.

Hadi gitmişken her zaman kalabileceğimiz bir otelde değilde konakta kalalım dedik.Odun pazarı içersinde restore edilmiş 10 konaktan oluşuyor.Merkezi bir yerde olması büyük avantaj.Odaları da lobisi de oldukça gösterişli ve konforlu .Ancak ses yalıtımı diye birşey yok halilen ve dolayısıyla grip olmuş bir aileye komşu düşerseniz bizim gibi gecenin bir yarısı ya da sabah sabah korkmanız olası.Bir de şanssızlıkmıdır bilemiyorum, kahvaltı çok güzeldi ama akşam yemeğinde aksilikler vardı ve bu aksilikleri kapatmayı başaramadılar.Mesela biz yemeğe çıkarken bile fasıl olduğu yazılıydı ancak sorduğumuz iptal edildiğini öğrendik.Ben mesela fasıl olmasını çok istemiştim.Bize tatlı menüsü sayılırken mutfakta bulunan tatlılar şunlar şunlar dendi ama hemen bizim arkamızdan bir başka garson yan masaya farklı tatlı alternatifleri sundu.İstediğimiz yemeğin içeriği menüde farklıydı tabakta farklı...Küçük küçük şeyler işte.Dediğim gibi belkide gerçekten mutfakda ciddi bir sorun vardı bilemiyorum ama böyleydi işte.Ama gerçekten sigara börekleri harikaydı :))

İkinci gün Tülomsaş'a uğramadan gelemedik.DEVRİM'i birde canlı canlı görelim dedik.Eskişehirde gezilebilecek heryeri gösteren levhalar olmasına rağmen Türkiyenin ilk otomobilinin sergilendiği Tülomsaş'ı gösteren tek bir levha bile yoktu.Bence yapsınlar.Çünkü Devrim bir sürü insanın çabasını, hayalini, mucizesini gösteren bir araba.Bence herkes görsün.

Sonra bindik trenimize döndük Ankaramıza :)

Geriye sahil,şelale park(Ankarada heryer şelale diye gitmedik vallahi:) ),hava müzesi bir de regülatörde piknik kaldı :) Artık bir daha ki sefere :))

Not:Giderseniz çibörek yemeyi unutmayın.

2 Aralık 2010 Perşembe

Geç Kalanlar

Geç kalanları göstermek istiyoruz…yolun başında olanlar gecikmesin diye…Çok fazla zamanımız yok.Hemen, şimdi, şu anda söylenmeli ve yaşanmalı…Ne söylenecekse… Ne yaşanacaksa… Seyircimize mesajımız basit aslında “hayat ’seni seviyorum’ demeyi erteleyecek kadar uzun değil… Hepsi bu…

Diye özetle anlatılmış devlet tiyatrosunun sayfasında.
Çok basitti konusu.Sen, ben ,biz, sıradan herkes gibiydi sahnedekiler ve yine senin, benim, birilerinin yaşadığı şeylerdi hep konuştukları.Bu yüzden bir yerden olmasa bir yerden yakalıyordu herkesi.Güldüğünüz, gülerken bile içinizden gelen hüznü hissettiğiniz bir oyundu.

"İnsan sahip olduklarının kıymetini ancak elinden kaçırdığı zaman anlıyor.Sevgiyi alışkanlığa çevirmemek lazım.Elinde olanın kıymetini bilmek lazım.Ne tuhaf çirkinliklere kötülüklere hiç alışılmıyor.Onlar insana hep çirkin hep kötü geliyor.İyi şeyler,güzel şeyler öyle değil.Onların varlığına alışıyorsun.Sonra farketmez oluyorsun.Varlığı farkedilmeyen güzellikte yokolup gidiyor."
demişti izlediğim dizideki kadın(ÖBGZ).

Güzelliklere alışmamamız , sevdiklerimize sevdiğimizi söylemek için geniş vakitler beklemememiz dileğiyle...... tavsiye ediyorum.