16 Mart 2011 Çarşamba

ALIŞ -mak


Düşünüyorum da galiba çocukken hayatın daha güzel olmasının tek sebebi hiçbir şeye alışmamış olmamız.

Yani.... yeni açmış bir çiçek,miyavlayan bir kedi, merdivende kıvrılıp duran bir solucan, gece, gündüz, yıldızlar.... her biri çocukken daha daha anlamlı gibi.

Hangi çocuk durup izlemez bir solucanı.....

ya da hangi çocuk gökkuşağının altından geçebilme ihtimaline inanmaz.....

kelebek peşinden koşan ya da her bulduğu çamurun içine düşme hevesinde gezen kimdir...

Böylesi yaşamak değilmidir yaşamayı keyifli yapan....

En sevdiği oyuncağı başka bir yerde kaldığı için ağlamasını durduramadığınız bir çocuk yeğen torun kuzen arkadaş çocuğunuz olmadı mı

Şekeri yere düşünce ağlayan,

patlayan ya da elinden kaçan balonunun peşinden gözyaşı döken bir çocuk tanıdınız mı hiç....


İyi ya da kötü hiçbir şeye alışmadıkları için, her duyguyu sonuna dek yaşayan değilmidir onlar.Ağlayınca da gülünce de katılana dek .......


Oysa biz alışmışız sevinçlere üzüntülere......

Büyükleri sevindirmek zor...Basit şeyler dolu dolu sevinmemiz için yeterli değil..Peki nedir bizi dolu dolu sevindirecek şey gerçekten....

Üzmek de zor aslında...Üzüntüler bile bir süre sonra gündelik hayatta kaybolup gitmiyormu?


İşte sanırım tam da bu yüzden, küçük bir çocuk ambulansa bindirilirken gördüğü yaşlı teyzeyi saatler sonra büyüklere hatırlatıp aklımdan çıkmıyor derken büyükler bakıp görüp üzülüp unutup gidiyoruz.....


Hayat kollarının arasına alıp kocaman bir girdapta döndüre döndüre yoruyor bizi bizse o girdapta hep yaptığımız şeylerin arasında gelip gidiyoruz..

Alışarak





1 yorum:

aysema dedi ki...

Keşke hep çocuk kalsak...