14 Nisan 2008 Pazartesi

Kelime oyunları-İnsan

Parktaydık hafta sonu.Güzel güneşli bir gündü.Çocuklar havanın güzelliğinin tadını en çok çıkaranlar.Bizimkide aralarına karışmış ,sallanıyor ,koşuyor kayıyor ne zaman büyüdü de kocaman bir kız oldu.Arkadaş buluyor kendine,konuşuyor tanışıyor.Her biri farklı bu küçük insanların.Kimisi çok dost, çok saf, çok sıcak,kimisi soğuk,uzak,üzgün,hırslı,geçimsiz.Bir tanesiyle tanışıyor Doğa.Kendi yaşıtı küçük bir adam.Hemen el ele tutuşup koşmaya başlıyorlar.Beraber çıkıyorlar merdivenlerden,beraber kayıyorlar.Bir ara merdivenden çıkarken yaşca daha büyük bir kız itekleyerek bizimkileri önlerine geçiyor.Sonra bunlara doğru eğilip sağ elinin işaret parmağını sallayarak bişeyler söylüyor.Bizim iki küçük insan cevap verecek oluyor yüzünden belli kızıyor bizimkilere.Müdahele etmek istemiyorum ama biraz sonra bizimki yanımda bitiyor."anne abla önce ben kayıcam çekilin dedi,itekledi bizi" diyor.Üzülmüş belli yüzünden,hayal kırıklığına uğramış.Oysa öyle öğretmiyoruz biz ona.Paylaşmayı,beraber oynamayı öğretiyoruz.Şaşkın...
Geri dönüyor arkadaşının yanına birazdan unutuyor muhtemelen az önceki kırgınlığını.
Bense birden kendi çocukluğuma dönüyorum.Binbir hevesle,nasılda beğenerek aldığım yılbaşı hediyesinin arkadaşım tarafından beğenilmemesini ve geri getirilişini,açılmış paketiyle önüme konuşunu hatırlıyorum."Üzülme" demişti annem "o zaman demekki arkadaş değilmişsiniz.Arkadaşlar böyle yapmaz".Sonra yine o arkadaşımın öğretmene gidip "ben niye 9 aldım da o 10 aldı" diye sorgulamasını hatırlıyorum.
Bugün 30 yaşındayım.Bazen 50-60 gibi hissetsemde nüfüs cüzdanım 30 diyor.Şimdi kırgınlıklarım,üzüntülerim daha farklı.Şimdi bazı şeyleri insanların çocukluklarına, çiğliklerine verebiliyorum.Ama hala ümidim var evet biliyorum.Bu dünyada kötü olmayı seçen yada belkide seçmeden öylesine kötü olan insanlar var ama ümidim var iyi insanlarda var bu dünyada.
Arkamı dönüp koşmak,kaymaya devam etmek üzüntülerimi,kırgınlıklarımı orda öylece bırakmak istiyorum.
Yapabilirmiyim acaba???.............

15 yorum:

Derin Sularda dedi ki...

Tabiatcım, insanlar bencilliğide çok küçükken öğreniyor sanırım ve bu duyarsızlık işte düşüncesiz, anlayışsız yetişkinler olarak geri dönüyor sonrada oturup evlatlarının kendilerine olan ilgisizliğinden, alakasızlığından yakınan anneler ve babalar...

sufi dedi ki...

Yıllar önce gerçek hayattan bir hikaye okumuştum:Kadının biri 3 oğlan yetiştiriyordu köydeki olanaklarıyla bir oğlunun mimar birinin ressam birinin de doktor çıkmasını sağlıyordu.Ressam olan sergi açtığında annesini de köyden davet ediyordu büyük kente.Kadıncağız utana sıkıla sergiye geliyor oğlunu tebrik ediyor,ancak oğluna herkes içinde;"oğlummm dünyadaki 5000 insandan biri olmayı başar" diyordu.oğlan utana sıkıla anne dünyada beşbin değil 6 milyar insan var dediğinde,anne;
"Ben sana nüfustan değil, insan olan insandan bahsediyorum" diyordu.İnan arkadaşım insan olan insanlar da var dünyada sevgiyle kal.

KOZA dedi ki...

canim benim
insanlar tipki yemekler gibi icindekiler tadini veriyor ; kimisi aci ,kimisi tatli , kimisi eksi , kimisi mide bulandiran , kimisi ferahlatan...

yemegi yapanlar mesul hepsinden , yani BIZ ;anneler

[ fiкяiмiи iиcє güℓü ] dedi ki...

Ne güzel söylemişsin kırgınlıkları, üzüntüleri ardında bırakıp koşmaya devam etmek, hatta salıncakta sallanırken rüzgara savurup yok etmek en güzeli. Yoksa kalp hep acıyor bir şekilde.

Minik insan parklarda arkadaş mı edinirmiş? maşallah ona. O işte hep istediğimiz,kırıp dökmeyen, parçalamayan büyük insan olacak inşallah.:)

Sevgiler kucak kucak... Analı kızlı...

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Evet azda olsa iyi insanlar var ve umudumuz onlar.
Yıllardır sevdiklerim için ve çocuklarıma bugüne kadar tek duamdır. " Allah iyilerle karşılaştırsın"
Sizlere çok iş düşüyor bu konuda. Belki zor ama,elinizden geleni yaptığınıza eminim.
Sevgilerle,

Tabiat Ana dedi ki...

sevgili yıldız yağmurları,
elbette her insanın evladı bir başkadır.Bende çocuğumu asla kımseyle kıyaslanamayacak kadar çok seviyorum ama bu onu bencil yapmam,istediği herşeyi yapabilme hakkını ona vermem,dünyada tekmiş gibi davranmama neden değil olamaz.Bu dünyada başka insanlarla beraber yaşamak zorunda ve saygı duyulmak istiyorsa saygı duymayı paylaşmayı,hoşgörüyü öğrenmeli.Evet çok ama çok haklısın çocukken öğrenilmeli böyle davranışlar yoksa havada kalıyor ve malesef küçükken toz kondurulmayan,sorumluluk verilmeyen ,saygı duymayı bilmeyen çocuklar ilerde sorumsuz alakasız saygısız bireyler oluyorlar.Ve bu durumun asıl sorumluları ise(!) o aşamada yakınmaktan fazlasını yapamıyorlar.
sevgilerimle..

Tabiat Ana dedi ki...

sevgili sufi,
bu güzel oyunda güzel bir başka arkadaş daha kazanmış olmak beni mutlu etti.Yazını okudum harika...Bu güzel küçük hikaye içinse ayrıca teşekkür ederim.
İnanıyorum sevgili sufi:) onların varlığı daha katlanılır ve yaşanabilir kılıyor aslında bu dünyayı.
daha sık görüşmek dileğiyle
sevgiler...

Tabiat Ana dedi ki...

sevgili koza,
canım koza... Tüm gönlümle yazdıklarına katılıyorum.Tertemiz şekilsiz bir hamur olan o çocukların ilk şekillerini bizler veriyoruz.Ve hayat onlara ne getirirse getirsin temelli sağlamsa ortaya çıkan eserde bir başka güzel oluyor.O zaman napıyoruz sevgili koza mutfakta daha çok vakit geçirip en özenli yemeklerimizi hazırlıyoruz;)
öptüm seni...

Tabiat Ana dedi ki...

incegülüm,
evet salıncakta sallanırken yaşadığımız o özgürlük hissi unuttursa herşeyi değilmi ne hoş olurdu...
Güzel dileklerin için teşekkür ederim:) öyle olması için elimden geleni yapacağım:)
bizden de sana sevgiler kocamaaan kocamaaaaan:)

Tabiat Ana dedi ki...

sevgili yaşamın kıyısında anneminde en güzel dualarından birdir ve nede doğrudur aslında.Az ve öz...En basitinden anlatır tüm dilekleri:)
Evet biz anne babalara çok iş düşüyor çünkü o yavrular söyleneni değil ne görürlerse aynısını yapıyorlar istemsizce.Bu yüzden onlara doğru şeyleri öğretmenin en iyi yolu doğru dürüst,güzel,hoşgörülü davranabilmek galiba.Sizinde yazınızda söylediğiniz gibi bencilliklerle dolu bir dünyada böyle insanlar pek rağbet görmüyor artık.Ama bu dünyaya insan olarak gelebilme şansını yakalamışsak elbette hakkını vererek yaşamalı ve onu öğretmeliyiz galiba..
sevgilerimle...

Aylin Ünlü dedi ki...

gerçekten çok güzel bir yazı olmuş ve ne güzel şeylerde veriyor okuyucuya.Benimde illaki olmuştuır hafızamı yoklasam beni yıprattığına inandığım kırgınlıklarım,seneler geçtikçe araya giren mesafeden olsa gerek unutuluyor,yok hayır unutlmuyor sadece üzeri tozlanıyor..

Berrin dedi ki...

elbette arkada bırakılabılınır..yaşam cok kıymetlı aslında, gerıye hıc bakmayıp hep ılerlemek lazım guzel seylere..
gamsız olmak, bencıl olmak lazım bır de..

sevgıler..

Tabiat Ana dedi ki...

sevgili aylin,
ilginç değilmi bazen bir anda o tozlar kalkıyor aklına geliveriyor.Yinede geride bıraktıklarımız geride kalsın..
sevgiler..

Tabiat Ana dedi ki...

sevgili berrin,
gamsız ve bencil olamayacağımdan eminim içimdeki kurtlar rahat bırakmaz ama hızlı koşabılırım sanırım;)
sevgiler..

etki alanı dedi ki...

anka kuşu
Yazar bilinimyor
Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg Anka, Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş...

Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.

Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler.

Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. Yorulanlar ve düşenler olmuş.

Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp;

papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş(oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış);

Kartal; yükseklerdeki krallığını bırakamamış;

baykuş yıkıntılarını özlemiş,

balıkçıl kuşu bataklığını.

Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış.

Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu Yedinci Vadi "yokoluş"ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.

Simurg'un yuvasını bulunca ögrenmişler ki;

"SİMURG ANKA - Otuz Kuş" demekmiş.

Onların hepsi Simurg'muş. Her biri de Simurg'muş. Simurg Anka'yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yokoluşu da yaşadıktan
sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız.

Şimdi kendi gökyüzünde uçmak zamanıdır...

TüTü