Ertesi gün polisler oğlunu aramaya başlarlar ta ki bir gün polis departmanından bir görevli gelip oğlunu buldukları haberini verene dek.
Christine bir ümitle istasyona koşar ancak getirilen çocuk kendi oğlu değildir.
Fakat kamuoyunda çok ilgi gören bu kaçırılma olayını kendine bir başarı gibi döndürmeye niyetli olan polis teşkilatı Christine'nin çocuğu alıp evine gitmesini sağlar.
Christine şaşırmış durumdadır.Önce kendinden şüphe eder.Ancak çocuk polislerin ve kendisininde iddia ettiği gibi oğlu olamayacağı aslında oldukça açıktır.
Ancak ne çocuk ne de polis teşkilatı ortada bir hata olduğunu kabul etmektedir.Bu durumda Christine yapacak tek şey kalır.Araması durdurulan oğlu için mücadeleye devam etmek.Bu konuda kendine destek olanlarla birlikte elbette.
Ancak bu kolay olmayacaktır.Çünkü karşısında dilediği gibi davranmaya alışmış,kuralsız kanunsuz bir teşkilat vardır.Ve Christie erkek egemen bir dünyada cesurca yılmadan savaşına devam eden bir kadındır, bir annedir.
Filmin en etkileyici tarafı konusundan çok gerçek hayat hikayesinden alınmış olması.İzlerken çoğu zaman öfkeme yenik düştüğümü söylemek zorundayım.Oldukça uzun bir film olmasına rağmen nasıl akıp geçtiğini anlayamıyorsunuz.
Bir anne olarak verdiği mücadeleye hayran olmamak mümkün değil bir kere.
Filmi çok beğendim.Gerçektende.
Aklımda kalan bir çok sahnesinin yanısıra sanırım "bir kavgayı asla başlatan olma ama bitiren sen ol" fikri unutamayacağım bir söz olarak hafızama kazındı.
Sonuç olarak mutlaka izleyin derim.Fragmanı için tık
2 yorum:
"başlatma ama bitiren ol" sözünü ben de pek beğenmiştim.
aklımın bir köşesine yazayım derim:)sevgiler
Yorum Gönder