14 Ekim 2008 Salı
Eskici Kız
" Babama kızıyorsun ama aynı onun gibisin" dedi , ben elimdeki ceketi yerine asarken Kedibey.
"Hiç de bile" dedim sadece "o ceketi seviyorum ben vermicem kimseye."
Yine de her sezon kıyafet değişimi sırasında yaptığımız gibi bir kaç koca poşet dolusu giyecek katlanıp üstüste yerleştirilerek yeni adreslerini bulmaya gitti geçenlerde.
Dün ise annem hasta olduğundan kızı bırakıp çıkamadık.Ben annemlerde kaldım, Kedibey işe yollandı.Babam öğleden evvel çıktı evden.Arabanın yine orasına burasına sıkışan vergileri ödemeye gitti.
Bense öncelikle annemin hasta olmasından ,sonrada ve en önemlisi babamın evde olmamasından(!) yararlanarak temizlik operasyonuna giriştim.
Önce mutfaktan başlamak gerekirdi dimi??
Önce ortalık toplandı,bulaşık makinesine yollandı bekleyenler.Tezgah üstü kalktı ,birgüzel ciflendi ozonlandı.Sonra dolap içleri.Annemin kenarı köşesi kırık ne kadar tabağı ele batan bardağı varsa buldu çöp kutusunun dibini.
Yarım yarım açılmış küp şekerler toplandı.Bitmeyen bayram şekerleri, ekmek alan getiren ,Doğaya arkadaşlık yapan çocuklara pay edilmek üzere çıkarılıp şekerliğe konuldu.vs...vs....
Sonra banyo dolabını kestirdim gözüme.İçi boşaltıldı.Eskiyen havluların gözünün yaşına bakılmadı vallahi bu sefer ,yinede iki tanesi "duvar falan silinir- baban arabayı temizler belki " diyerek elimden alındı.Buna rağmen hiç kullanılmayan ve az kullanılanlar tam belkide ancak sığdılar az evvel onları çıkardığım dolaplara.
Sonra gözüme ara dolap takılıdı."Aman ,aman indirme şimdi tek başına yapamazsın" nidalarına kulak asmadan indirdim bir güzel.İçinden çoğu Doğaya ait olan ve belkide her elden geçirdiğimizde torba torba ihtiyacı olanlara dağıtmamıza rağmen, hala bitmeyen kıyafetler çıktı.
"Şu Doğa ne kısmetli ya" dedi annem yine her zamanki gibi ,sanki eli duruyormuş gibi ,"kardeşi olsa ona alacak bişey kalmadı " diye ekledi.Şakayla karışık " ne yani eskilerle mi büyüsün zavallı çocuk" dediğimdeyse inanıp "üzülme kızım onada alırız diye yanıtladı" :))
Oysa bu sefer bile attıklarımızdan ve ayırdıklarımızdan sonra bile hala 3 çocuğa yetecek kıyafet olduğunu göre göre.
Sonra bir hışım yatak odasına daldım.Hadi dedim şu dolabıda dökelim.Döktükte....
O sırada annem içerden bir poşetle çıktı geldi."Bunuda mı atsak acaba ya ,çalışmıyorda" dedi. "At ya, aman, napacaksın çalışmayan şeyi" dedim önce sonra durdum "ne ki o ?" diye sormak geldi aklıma ."Bizim eski radyo" dedi annem.
"Olmaz attırmam onu" dedim poşeti kaparken.O radyo benim için çok değerliydi."Ben bunu nasıl temizlemiştim biliyormusun sen" dedim gülerek.Anlamadı annem baktı.
"Bir gün siz işteyken, şu ses çıkaran deliklerine kolonya döküp tozlarını temizlemiştim" dedim sonra.Annem güldü "hiii dedi baban duymasın valla çok kızar.Ondanmı bozuldu acep.Sesi soluğu çıkmıyor" :))
"Olsun" dedim "çalışsada çalışmasada attırmam.Anısı var bende.Çocuklarla başbaşa dinlerdim ben babamla bundan.Siz yokken arkadaş olurdu bana."
"Al evine götür o zaman" dedi annem.
"Dursun" dedim "sonra götürürüm.Ama bak sorucam ha atma sakın"
"üfff babasının kızı" dedi annem "eskiciler nolacak."
"Eskici değilim ben dedim" hafif kızgın, "anılarımı seviyorum" dedim elimde bir sürü poşet , atılacakları atmaya çöp kutusunun yanına yollanırken anneme.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
6 yorum:
hiii ben bu sahneleri bir yerden izlemiş gibiyim,valla arada bir dellenip atmazsam ben de biryerlere sığamayacağım...:)
Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi'ndeki roman kahramanı geldi aklıma yazdıklarınızdan. Sevdiği kadına ait ne var ne yoksa biriktiriyordu o da. Tuzluk, kültabağı, oyuncak, toka... artık ne bulursa...
Biriktirme enerjisini çok iyi anlatan bir kitap okuyun derim.
Oh misler gibi temizlik olmuş işte. Doldur doldur nereye kadar zaten? ihtiyacı olan da yararlansın azıcık. Kimsenin ihtiyacı olmayacak gibiyse evde neden yer işgal etsin. Ama işte bazen ben de atamıyorum işin kötüsü :))
Annecine ve zeytincime geçmiş olsun bu arada. Daha iyilerdir umarım. Öptüm hepinizi de.
:))
arada bir geliyorlar di mi perim, oda olmasa bizim ev için çöp ev diye haber vermek gerekecek biryerlere;))
sevgili uçan martı,
Masumiyet Müzesi birçok blogta karşıma çıktı.En sonda sizin blogunuzda.Kimileri beğendi kimileri beğenmedi ama benim dikkatimi çekti.Belkide giriş cümlesi yüzünden bilemiyorum.Mutlaka okumayı istediğim bir kitap.Teşekkür ederim.
evet çınarım,
çok geniş çaplı olmasada biraz nefes alacak yer açıldı :)
babam olsa hayatta attırmazdıya yokluğundan istifade ettik ;))
bazı şeyleri çok kolay atarım yada verilebilecekse veririm ben ama bazı şeyleri ne atmaya nede vermeye kıyamıyorum.Aslında doğru bu tarafaım biraz babama benziyor bazı eşyalarla aramda bir bağ oluşuyor. komikmi?? bilemiyorum:))
Yorum Gönder